Animasyonun Kadınları

Fulya Tokaoğlu

Yönetmen, Animatör

31.03.2017

Ben, 1984 yılının Eylül ayında İstanbul, Üsküdar’da doğdum. Çocukluğum İstinye ve Kireçburnu’nda geçti. Bütün okul hayatım ilkokul 1. sınıftan, lise son sınıfa kadar Şişli Terakki Lisesinde geçti. Sonra 3 sene kadar Beyoğlu Akademililer Sanat Merkezi’nde güzel sanatlara hazırlık kursuna katıldım. Onun sonucuyla Anadolu Üniversitesi Çizgi Film Bölümü’nde de 5 sene geçirdim. Bir de değişim programıyla Almanya, Kassel’de, Kunsthochschule Kassel’de 1 sene kaldım. Animasyondan önce amacım ya resim ya grafik okumaktı. Böyle bir bölüm olduğunu hazırlık kursuna başladığım zamanlar öğrendim ve amacım onun tekniklerini öğrenip, edinmek oldu. Okula girdiğim 2005 senesinden beri animasyon hayatımın merkezine baya yakın.

Animasyona ilginiz ne şekilde başladı? Sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu? 

Çocukluğumdan beri çizimle alakalı her şey ilgimi çekmiştir. (Karikatür, çizgi roman, çizgi film, yapıştırmalar, tişört üzerindeki baskılar, oyuncaklar, dergilerdeki editoryal çizimler vs.) O zamanlar bunları yapan insanların mesleklerinin, işlerinin bu olması bana çok cazip geliyordu. İleride bu işi yapacağım demiyordum, ama şu an bu alanda olmam, kendi kendime o zamanları düşündüğümde bana anlamlı geliyor. Çizmek, boyamak, bazen amaçsızca karalamak ve ortaya çıkan şeye şaşmak, onu ortaya çıkarmanın, üretmenin verdiği haz benim için çok mühim bir yerde. Başka bir iş de yapsam, yokluğunda ihtiyaç duyduğum bir durum.

Çizginin, lekenin, renklerin, ışığın oluşturduğu bu illüzyon, nefes alan, imgeleri anlatırken zamana dayalı sinema dili ile sonsuz şekle giren, izleyende farklı tecrübeler oluşturan bu durum sihir gibi.

Animasyon yapımında üstlendiğiniz görev nedir? Senarist, yönetmen, yapımcı, animatör, karakter tasarımcısı, …?

Genellikle projelerin, görseli oluşturan karakter tasarımı, mekan tasarımı alanlarında görev aldım ve benim için çalışırken en zevk veren aşama da bu tasarım süreci.

Ne tip hikayeler anlatmayı seviyorsunuz, filmlerinizde temel bir tema ya da dert var mı? Bir filmi yapmaya, oluşumuna katkı sağlamaya sizi motive eden nedir?

Kişisel projelerde anlattıklarım genelde karakter ve onun yaşadığı içsel ya da dışsal çatışmalar, engeller odaklı oldu. Karakterden yola çıkarak, herkesin anlayabileceği, özdeşlik kurabileceği durumları sade anlatımla aktarmak kullandığım yol oldu. Bu bireye ait ortak halleri, aklınıza gelebilecek herhangi şekilde bir karakter, durum, mekan vs. üzerinden anlatmak kamçılayıcı bir durum.

Filmlerinizde size en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı seslendirme, görsel dünya, …?

Bence en önemli unsur senaryo ve görsellik. Her ikisinin de dengeli bir şekilde yedirildiği işlerin her zaman daha kalıcı olduğunu düşünüyorum.

Kimler ya da neler size ilham veriyor? Favori, en sevdiğiniz animasyon filmler?

Animasyon için ilham hayatın kendisi. Studio Ghibli’den çıkan her şeyi seviyorum, Cartoon Saloon’nun tarzını çok beğeniyorum. The Boy and the World izlediğim en güzel şeydi diyebilirim. Satoshi Kon, Katshuri Otomo, Sylvian Chomet’nin filmlerini işleyişleri ders gibi.

Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?

Animasyon, çoğunluğu erkeklerden oluşan bir alan, en azından Türkiye’de. Ben kadın olarak bariz bir sıkıntı ya da bu sebepten dolayı bir engel görmedim, yaşamadım, ama bu işi kadınların yapamayacağını söyleyenlere olmadık yerlerde de şahit oldum.

Animasyon için gerekli gördüğünüz altyapı sinema mı, grafik tasarım mı? Ya da ne? Sizce animasyon eğitiminin olmazsa olmazları neler?

Kısa ya da uzun metraj olarak baktığınızda sinemanın, animasyonun altyapısı olduğunu, geri kalan her şeyin onun üzerine inşa edildiğini düşünüyorum. Fakat şu an animasyon sadece film sektörüne ait birşey olmaktan çıktı. Her dakika dibimizde olan telefonlardaki uygulamaların, oyunların da ana unsuru oldu. Bu zamanda, bu alanda eğitim, ileride hedeflenen amaca yönelik olmalı ya da seçilmeli diye düşünüyorum. Mesela okullarda, belki eğitim süresini biraz uzatarak, ilk senelerde hem sinema, hem plastik sanatlar becerisini geliştirecebileceği bir programdan, belli bir dönem sonrasında, hedefe yönelik yoğunluklarda ders ayrımları olabilir. Herşeyi verip işe göre birine yönelmektense, ilerde çalışacağı konumu öğrencinin 3. senede hedef olarak koyabildiği ve ona göre staj yapabileceği yerleri okulun da yardımıyla  bulup, o zamandan işi yerinde tecrübe ederek mezuniyeti sonrası doğru karar verebileceği bir program olabilir.

Türkiye’de animasyon sektörü var mı? Sektör ya da ortamın geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklar ya da ilerleme oldu mu? 

Küçük de olsa sektör var ve kısa sürede değişip geliştiğini düşünüyorum ama ne kadar yeterli olduğu tartışılır. Şu an animasyonun kullanıldığı alan sayısı eskiye göre çok fazla. Internet ve sosyal medyanın da büyük katkısıyla, neredeyse her sektöre, web sitesi, e-learning, uygulama vs. şeklinde bir bağlantısı oldu. Yerli yapımların yer aldığı çizgi film kanalları, artan oyun stüdyolarının da sektörün genişlemesine katkıda bulunduğunu görüyorum. Gelişen ve çoğalan programlar sayesinde yapım sürecinin daha portatif, seri hale gelmesiyle bilgisayarı olan herkesin bu alanda üretim yapabilir hale gelmesi de rekabeti arttırdı. Her ne kadar genişleme olsa da kaliteli işleri yüzdeye vurduğunuzda düşük bir oran çıkıyor. Artan uzun metraj yapımlarının sayısı buna bir örnek. Özgün, içe sinen yapımlar olsa da çoğunluğu tamamen ticari hedefe yönelik. Alan için yetiştirilen insan sayısını sektör kaldıramıyor, bir yandan da ucuz iş gücü sebebiyle bu yapımlar yurt dışına yaptırılıyor. Bir standart oturtulamadığı için çalışma şartları ve ortamının, çalışanlarda güven oluşturmadığını, bunun da animasyon sektöründeki gelişmeyi sıkıntılı şekilde ilerlettiğini düşünüyorum. Festivallerin, bağımsız yapımların çoğalmasına, bu alanda anlamlı üretimlere katkısı büyük diye düşünüyorum. Devletin ya da yerel kurumların bu tarz yapımlara verdiği desteği arttırması, mesela sadece bağımsız animasyon filmlerine yönelik fonlar ayırmaları, bu alanın sanatsal açıdan gelişimine de büyük olanak sağlardı.

Türkiye ve dünyada animasyon geleceğinde neler bekliyorsunuz?

Türkiye’de, sıkıntılara rağmen ticari ya da bağımsız yapımlarda kalitenin zamanla arttığına tanık oluyoruz. Yatırımcıların bu alanın potansiyelini tanıyıp, ilgilerini bu yöne çevirmeleriyle daha ayağı yere basan bir sektör olmaya doğru yavaş da olsa ilerlediğini düşünüyorum. Sanatsal açıdan yetişen  çok yetenekli, üretken insanların olması Türkiye için çok umut verici. Dünyada animasyon, film olsun, dizi olsun, seri olarak çoğalan ve üretilen her şeye yetişmesi imkansızlaşan bir alan. Üstüne bir de diğer alanlarda animasyon kullanımındaki artış, olan biteni, yenilikleri takip etmesi güç duruma sokuyor. Sonu olmayan bir alan olduğu için nereye varacağını tahmin etmek zor.

Bu site, reCAPTCHA ile korunur; Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Koşulları geçerlidir.

Animasyonun Kadınları
İstanbul, TR