Animasyonun Kadınları

Akile Nazlı Kaya

Animatör, Yönetmen

05.05.2017

1980 Bursa doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Bursa’da okudum. Yaklaşık 11 sene boyunca klasik piyano dersleri aldım, resimle de çok ilgiliydim. Güzel sanatlar bölümüne yönelmeye karar verdim. Üniversiteye hazırlanırken bir yandan çizim kurslarına gittim. Sonunda Bilkent Üniversitesi Grafik bölümüne girdim, başarı bursuyla okudum. 

Animasyona ilginiz ne şekilde başladı? Sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu?

Animasyona ilgim üniversite zamanı başladı. Aslında başta daha çok Disney tarzda klasik animasyon filmlerinden etkilenirken zaman içinde daha az bilinen, korku sineması ve trash filmler ilgimi çekmeye başladı. Bilkent’ten hocalarım Orhan Anafarta, Dilek Kaya ve Kaya Özkaracalar animasyon ve film dallarına yönelmemde etkili olan isimler. Okulda her perşembe Katarsis adı altında film gösterimi organize ederlerdi, bu gösterimler bende kafa açıcı etki yaptı diyebilirim 🙂

Animasyon yapımında üstlendiğiniz görev nedir? Senarist, yönetmen, yapımcı, animatör, karakter tasarımcısı, …?

En çok senarist, animatör ve karakter tasarımcısı görevlerini üstleniyorum genelde.

Ne tip hikayeler anlatmayı seviyorsunuz, filmlerinizde temel bir tema ya da dert var mı? Bir filmi yapmaya, oluşumuna katkı sağlamaya sizi motive eden nedir?

Filmlerimin ana konusu genelde başıma dert olan ya da canımı acıtan konular oluyor. Bir derdim yoksa film de yapamıyorum sanırım! Tabii bu dertleri ağlamaklı bir dille değil tam tersine gülmek ve dalga geçerek yapmayı seviyorum. Terapi gibi bir şey aslında. Kendimi filmle tedavi etmeye çalışıyorum. İçime attıklarımı, dert edindiğim, önemsediğim veya ilginç bulduğum şeyleri film aracılığıyla dışa vurmak, dolayısıyla belli bir konuya olan bakış açımı başkalarıyla paylaşmak. Biraz da obsesif/otistik bir yanım var sanırım – kendimi bir projeye adayıp sadece onunla uğraşmak bana iyi geliyor.

Kullandığınız özel bir teknik ya da stil var mı? Varsa nasıl oluştu, gelişti? Sizi en iyi ifade eden filminiz, çalışmanız?

Kağıt animasyon ve fotokolaj tekniğini kendime yakın bulduğumdan en baştan beri bu teknikle çalışıyorum. Kullandığım başlıca malzemeler: siyah beyaz fotokopiler, eski ambalaj kağıtları, eski fotoğraflar, kağıt çöplüğünden bulduğum kesili harfler (bknz. Nazlı Zlin’de ve Zlin Çorbası) Filmin konusuna uygun olarak bir objeyi belgeselimde yaratıcı eleman olarak kullandığım da oldu (bknz. peluş domates, Dünyayı Kurtarmaya Çalışanlar). Bu tarz Zlin’deki okulda bir ödev sayesinde gelişti. İlk sene dönem ödevi olarak fotoğraflar veya fotokopileri kullanarak kolaj tekniğiyle kısa bir film yapmamız gerekiyordu. Onunla uğraşırken Nazlı Zlin’de işi çıktı ortaya. Nazlı Zlin’de kendime en yakın bulduğum filmim.

Filmlerinizde size en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı seslendirme, görsel dünya, …?

Hmmm… Görsel dünya belki?

Filmlerinizde ekip arkadaşlarınız kimlerden oluşuyor?  Belirli isimlerle mi çalışıyorsunuz? Ekip arkadaşı seçimlerinizi neler etkiliyor? 

Başlıca ekip arkadaşım Tomaş Doruşka, 2005’ten bu yana beraber çalışıyoruz. Bir de Filmily adında Zlin zamanlarında oluşan bir ekibimiz var, çekirdek kadro şöyle; Michael Carrington, Lucie Strnadelova, ben ve Tomaş. Ekip arkadaşlarım karşılıklı güven, saygı ve anlayış içinde olduğum insanlardan oluşuyor. Bir aile gibiyiz. Zaten ekip ismi de oradan geliyor: Film+Family=Filmily

Kimler ya da neler size ilham veriyor? Favori, en sevdiğiniz animasyon filmler?

İlham aldığım yönetmenler Jan Švankmajer, Martha Colburn, Tim Webb ve Sawako Kabuki. En sevdiğim filmler:

Tim Webb “A for Autism”

Sally Cruikshank “Quasi at the Quackadero”

Jan Švankmajer’in eski kısa filmleri

Martha Colburn “Dolls vs Dictators”

Sawako Kabuki “Summer’s Puke is Winter’s Delight”

Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?

Ara sıra “kadındır, daha az bilir ya da beceremez” gibi önyargılarla karşılaştığım olmadı değil. Bir keresinde işlerimle ilgili bir kadından beklenmeyecek kadar iyi” şeklinde bir yorum da almıştım?!

Animasyon için gerekli gördüğünüz altyapı sinema mı, grafik tasarım mı? Ya da ne? Size animasyon eğitiminin olmazsa olmazları neler?

Bence yapının bir ayağı sinema diğer ayağı da grafik/görsel tasarım. İkisinden biri eksik oldu mu o eksiklik her zaman hissedilecektir diye düşünüyorum. 

Türkiye’de animasyon sektörü var mı? Sektör ya da ortamın geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklar ya da ilerleme oldu mu? 

Açıkçası bu konuda sadece yüzeysel yorumlar yapabiliyorum, çünkü animasyon çalışmalarımın hemen hemen hepsini Çek’te gerçekleştirdim. Bildiğim kadarıyla en yoğun animasyon üretimi reklam dalında gerçekleşiyor. Bağımsız animasyon sektörü var mı, varsa ne kadar var, orası biraz muallak. Çok az sayıda isimden bahsedebiliriz. Kaba tabirle; Türkiye’de animasyon denilince akla gelen ilk şeylerden biri otellerde yapılan animatörlük, diğeri ise çizgi filmler (ama çocuklar için). Animasyon bu kalıpların dışında çok sınırlı bir alanda mevcut.

Türkiye ve dünyada animasyon geleceğinde neler bekliyorsunuz?

Bir gün herkes animasyon yapacak 🙂 heheh. 

Bu site, reCAPTCHA ile korunur; Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Koşulları geçerlidir.

Animasyonun Kadınları
İstanbul, TR