Begüm Günceler
Mikrofon Oyuncusu
20.03.2019
20 Ağustos 1986 yılında İstanbul’da doğdum. Lise sona kadar İstanbul’da büyüdüm. Yazları Urla’da yazlığımıza gideriz. 9 ay İstanbul, 3 ay İzmir olarak da söyleyebiliriz. Eyüboğlu Koleji’nde okurken orta son sınıfta İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın yarı zamanlı Müzikal Tiyatro Bölümüne kabul edildim. Hem lise hem konservatuvarı aynı anda okudum. Sonra Amerika’daki okullara Müzikal Tiyatro bölümüne başvurdum. 13’üne başvurdum, hepsinden kabul aldım. 4’ünden %75 burs aldım. Viterbo University’i seçtim. Üniversiteye gitmeden önce, okulumuzun başkanı ve aynı zamanda Özel Okullar Birliği Başkanı olan Rüstem Eyüboğlu’ndan burs talep ettim. Kendisi kalan %25’imi tamamladı. Bu sayede %100 bursla okuyabilmiş oldum. 4 sene Amerika’da konservatuvar eğitimi aldım, okul bitince NY’a yerleştim. 6-7 ay orada süründüm J Birçok işte çalıştım, seçmelere girdim. Off-Broadway’de ‘Sidikli Kasabası’ müzikali’nde ‘Little Sally’ rolünü oynayan kız ayağını kırmıştı. Acil seçme yaptılar. Ben de rolü bildiğim için (şansa!) rolü 3 aylığına oynadım. Sonrasında yine seçmelerde aşırı zorlanınca ülkeme geri dönmeye karar verdim. Sanırım 10 senedir seslendirme yapıyorum ve şarkı söylüyorum.
Animasyon sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu?
Animasyonu ben seçmedim aslında. Türkiye’ye döndüğümde önce MTV Türkiye’nin Genel Koordinatör Yardımcılığını yapıyordum. Sonra Selim Atakan ile tanıştım. Kendisi Disney’in tüm işlerinin müzik direktörüdür. Disney filmlerine ve çizgi filmlerine şarkılar söylemeye başladım. Animasyon şarkıları nasıl söylenir, duygusu nasıl verilir, o karaktere nasıl bürünülür yıllar boyu Selim Abi’den inanılmaz güzel şeyler öğrendim. Sonrasında oyuncu olduğum için, bana şans vermeye başladılar. Küçük küçük seslendirme yapmaya da başladım. En sonunda ‘Frozen’ filmi geldi ve Amerika, söyleyenle konuşanın aynı kişi olmasını istedi. Uzun bir eleme süreci sonunda Elsa karakterine ben seçildim ve ilk başrolümü konuşmuş oldum. Seslendirme yönetmeni Bora Severcan idi. Kendisi bana bu süreçte çok yardımcı oldu. Sonrasında da yine şarkılı işlerde hem küçük roller, hem başroller konuşmaya başladım. Hala öğreniyorum J Bir çok usta isim var. Ben hala kendimi tam olarak ‘seslendirme sanatçısı’ olarak tanımlayamıyorum.
Seslendirme hazırlığı için neler yaparsınız?
Genelde şan için ya da oyunculuk için nasıl bir hazırlık yapıyorsam, aynını yapıyorum. Sabah erken kalkıyorum. Duşumu alıyorum. Meditasyonumu yapıyorum. Sesimi ve nefesimi açmak için yarım saat kadar egzersizler yapıyorum. Güzel bir kahvaltı yapıp, bitki çaylarımı içiyorum (ki ses tellerim iyice yumuşasın).
Animasyon alanında en başarılı bulduğunuz, sizi en iyi ifade eden filminiz, çalışmanız?
Herkes beni ‘Frozen’ filmindeki ‘Elsa’ ile tanıdı. Oysa bence ben Troller filmindeki ‘Prenses Poppy’de daha başarılı olduğumu düşünüyorum J Çünkü Elsa benim ilk işimdi. Çok acemiydim. Troller’e gelene kadar bir çok işte konuştum. Biraz daha piştim. O yüzden bence Poppy hem neşesi bakımından, hem heyecanı bakımından daha başarılı bir iş oldu şahsım adına.
Sizce animasyon seslendirmesinde en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı, görsel dünya, …?
Bence animasyonda önemli olan 2 durum var. Birincisi o karakterlerin ne derece Türkiye ile uyum içerisinde konuştukları. Bu da çevirinin çok iyi olması veya konuşmacının o uyumu yaratabilmesi için doğaçlama yeteneğinin müthiş olmasını gerektiriyor. İkincisi ise tabii ki müzik. Sanırım bir Disney aşığı olarak şarkısız bir animasyon filmi düşünemiyorum. Sadece şarkı söylenen şarkılar olarak değil, tema müziklerinin de inanılmaz önemli olduğunu düşünüyorum. Animasyonu tamamlayan ve duyguyu tam olarak izleyenlere geçiren çok önemli bir unsur yani.
Filmlerinizde ekip arkadaşlarınız kimlerden oluşuyor? Belirli isimlerle mi çalışıyorsunuz? Ekip arkadaşı seçimlerinizi neler etkiliyor?
Disney işlerindeki şarkılarda genelde 3 kişi hep beraber çalışırız. Selim Abi’nin oluşturduğu bir rüya takım denebilir bize J Ben, Deniz Sujana ve Bülent Tekakpınar. 10 seneden beri birlikte şarkılar söylüyoruz. Umarım sonsuza kadar da devam ederiz… Dublaj kısmında çok fazla değişiyor, belli bir takım var diyemem.
En sevdiğiniz animasyon filmler?
Tabii ki ‘Buz Devri’nin ilk filmi! Hayatımda bu kadar güzel dublajlanmış başka bir iş daha görmedim. Özellikle Yekta Kopan’a bir kalp koymak isterim. Onun haricinde ben biraz eski kafalıyım bu konuda, o yüzden 3 boyutlu filmler yerine, Disney’in eski çizgi filmlerini izlemeyi severim. The Lion King, Pocahontas, Ariel, Cinderella vs.
Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?
Cinsiyetim sektörde herhangi bir eksi ya da artı oluşturmadı. Animasyon filmlerde kadın karakterler olduğu kadar erkek karakterler de var. Belki bana olan artısı, Disney’i çok sevdiğim için, oradan devamlı bir prenses çıkması olabilir 🙂
Animasyon seslendirmesi için gerekli gördüğünüz altyapı nedir?
Sadece animasyon seslendirmesi olarak adlandırmak çok yanlış olur. ‘Sadece’ animasyon seslendirmek diye bir durum söz konusu olamaz çünkü. Seslendirme yapabilmek için (bence) mutlaka oyunculuk mezunu olmanız gerekiyor. Ya da uzun süre oyunculuk eğitimi almış olmak. Böylelikle, seslendirmede zaten bilmeniz gereken tüm fonetik, diksiyon, diyafram, ses kontrolü, karakter analizi, karakter yaratımı, doğaçlama vs. gibi şeyleri öğrenerek gelmiş oluyorsunuz. Bunun haricinde senkrona alışıp, pratik yaparak çok daha çabuk ilerleyebiliyorsunuz. Günümüzde ‘seslendirme kursu’ gibi garip şeyler çıktı. Oyunculuk mezunu olmayan insanlar tabii ki seslendirme yapabilir ama bunun için tüm bu biraz önce saydığım unsurlara sahip olmak gerekiyor. Mesela bir çok usta isim var, oyunculuk okumamış ama sektörde duayen sayabileceğimiz. Bu kişilerin bu derece başarılı olmalarının sebebi ya ustalarla senelerce çalışmış olmaları, ya çocuk yaşta TRT’de bu işi öğrenmiş olmaları, ya da kafaya takıp yukarıda saydığım tüm unsurları kendi başına veya özel derslerle öğrenmiş olmaları. Yani kısacası bunları konservatuvara gitmeden, oyunculuk okumadan da öğrenebilirsiniz tabii ki. Sadece daha uzun sürecektir. Çok daha uzun.. 6 aylık bir kursla seslendirme yapma hayali kuran insanlar çok büyük hayal kırıklığı yaşayacaktır. Öğrenilmesi ve uygulanması gereken öyle çok şey var ki, 6 ayda ya da 3 ayda bunları öğrendim ben deyip de sektöre gözü kapalı girmek, mutsuzluğa sebep olabilir.
Animasyon dünyasının geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz, sektörleşme var mı? Farklar ya da ilerleme oldu mu?
Belli şirketler parayı ellerinde tuttuğu için genelde hep o şirketler iş yapıyor. Özellikle 3 boyutlu animasyon manasında. Sanırım bir sektörleşme var bu konuda. Yani yapım anlamında söylüyorum. Soruyu ‘seslendirme’ olarak soruyorsanız, orada da biraz sektörleşme var bence. Genelde aynı kişiler konuşuyor. Bu da bence eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor. İnsanlar kendilerini geliştirmek yerine, var olan yetenekleriyle cepten yiyorlar. Oysa daha çok şey öğrenip, daha fazla egzersiz yapıp, biraz mevzuya dışarıdan bakıp neyi geliştirmesi gerektiğine kafa yorsalar; belki o zaman çok daha farklı isimleri görebiliriz. Eskiden de böyleymiş gerçi. Şimdi biraz daha kalabalıklaştı. Değişen tek şey bu 🙂
Seslendirme dünyasının geleceğinden neler bekliyorsunuz?
Keşke biz de 3 boyutlu filmleri çoğaltsak ve artık var olan seslerin üzerine dublaj yapıp, o karakteri Türkleştirmeye çalışmak yerine, tamamen özgün olsak, kendi karakterlerimiz olsa ve artık ‘gerçek’ seslendirme yapabilsek. Yani karakterin her hareketi çizilmiş ama ağız hareketleri çizilmemiş durumda. Seslendirmen stüdyoya giriyor ve radyo tiyatrosu gibi tamamen özgür bir biçimde oynayarak konuşuyor ve nidaları yapıyor. Çünkü daha önce o karakteri kimse konuşmadı J Bu muhteşem bir his. Bence acilen bizim animasyon sektörümüz de güçlenmeli ve kendi animasyonlarımızı yapmalıyız. Ha yapmıyorlar mı? Tabii ki yapıyorlar ancak çok az miktarda ve oldukça düşük bütçeli işler. Böyle böyle ilerleyeceğiz tabii ki. Çalışmaya devam.