Animasyonun Kadınları

Berna Yıldız

Yönetmen, Kukla ve Kostüm Tasarımcısı

03.2024

Ekim 1995 Gölcük doğumluyum, Heybeliada’da şanslı bir çocukluk geçirdim. Eğitim hayatım Heybeliada ve Altayçeşme İlköğretim Okulları ile başladı. Bebeklikten beri çizerdim, ancak ailede sanat üzerine çalışan kimse olmadığından iç mimarlık, uluslararası ilişkiler gibi daha yaygın alanlara yönelirim diye düşünüyordum. Animasyonun bu kadar geniş bir alan olduğu ve çeşitli meslekleri içerdiği bilgisi yoktu bende.

 

Animasyon, video oyunları ve mangalar ile büyüdüm. Semiha Şakir Anadolu Lisesi’nde okurken güzel sanatlara hazırlanma kararı aldım, ailem destek verdi ve ablam sinema okuduğu için ondan cesaret aldım. Başka bölümler stop-motion alanından uzak kalabilir hissi ile MSGSÜ Sahne Dekorları, Kostüm Tasarımı ve Kukla Bölümü’nü okudum, yaklaşık yedi sene kadar inişli çıkışlı bir lisans sürecim oldu. Okurken bir yandan atölyeler ve kamera arkasında çalışıp live-action yapımlar üzerine bilgi edindim. Kostüm-sanat-prodüksiyon departmanlarını deneyimleme fırsatı yakaladım.

Okuldaki kukla projelerimi hocamız Çağla Tulukçu Arkman ve stop-motionda deneyimli Zanna Abasova’nın desteği ile cut-out ve stop-motion üzerine kurguladım. Okurken Lamia Karaali’den animasyon dersi alabilme şansım oldu. Yönetmen Barış Çorak stop-motion diploma filmimin sürecine destek verdi. Yaklaşık 2020’den beri aktif olarak stop-motion animasyon ile uğraşıyorum. Mezun olduktan sonra Erasmus+ hareketliliği için İtalya’ya Mielenero Animation Studio’da staja gittim, burada stop-motion üzerine çok şey öğrendim ve portfolyomu genişlettim. Yönetmen arkadaşım Adrianna Wieczorek ile ilk hibrit işimi yapmış oldum. Bütün bu fırsatlar ise başka kapılar açtı.

 

Animasyona ilginiz ne şekilde başladı? Sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu?

Animasyon benim için hayran verici, oyuncaklı bir kaçış noktasıydı. Uyum problemleri yaşadığım için sanıyorum kendi gerçekliğini oluşturabilme özgürlüğü çekici geliyordu. ‘İnternet kafe’ denilen kara delik ve karikatür kültüründen geliyorum diyebilirim, bana çok katkısı olmuştur. “Pingu”, “Prometheus and Bob” gibi claymation işler de stop-motion alanına hayran olmamı sağladı birçok kişi gibi. Çizilen/elle yapılan bir iki şeyin oynayabilmesi ve çeşitli duygular hissettirebilmesi muazzamdı. Hala o hayranlık hissimle izliyorum tüm işleri ve o hissi aktarmayı isterim ileride. Etkilendiğim çok isim var sanıyorum sayabilmem mümkün değil, çok uzun bir liste bu. En baskını ilk gençlikte Tim Burton ve Hayao Miyazaki olmuştur. Son dönemde benim için en ilham dolu ve öğretici alanlar ise; StopMoLab ve Anim.ist, Canlandıranlar, Animarkt, programlar sayesinde katılma şansı yakaladığım workshoplar (Joanna Quinn, Peter Lord, Magdalena Bieszczak vb.), Pop Up Film Residency ve CEE Animation deneyimlerim ve belki unuttuğum niceleri.

 

Animasyon yapımında üstlendiğiniz görev nedir? Senarist, yönetmen, yapımcı, animatör, karakter tasarımcısı, …?

Lisansım gereği kukla, kostüm alanlarıyla zaten ilgileniyorum. Uzmanlaşmak istediğim alanlar kukla ve yönetmenlik. Özellikle pandemide animasyon yaparken tek çalışmanın getirdiği bir zorunluluktu yönetmek, sonradan bunu sevdiğimi gördüm Anim.ist sayesinde. Kariyer hedefim “yönetmen” olmak değildi, sadece animasyon film yapmak ve fikirlerimi gerçekleştirmek için yola çıktım. Ayrıca, her alanda çalışmış olmak “generalist” olmayı sağlıyor. Sektöre başlanan ilk yıllar uzmanlaşmadan devam etmeyi, bol bol denemeyi gerektiriyor. Bu tip “büyük” kelimeler için henüz pişmekteyim o yüzden, zaman ve yeni deneyimler gösterecektir.

Ne tip hikayeler anlatmayı seviyorsunuz, filmlerinizde temel bir tema ya da dert var mı? Bir filmi yapmaya, oluşumuna katkı sağlamaya sizi motive eden nedir?

Ben komedi ile ilgileniyorum hep, yapım öyleydi. Absürt hikayeleri seviyorum, belki coğrafyanın getirisidir. Trajik bir durumun içindeki komikliği görmek bana iyi geliyor, savunma mekanizması gibi. İyileştirici olduğuna inanıyorum. Yaşadığım coğrafya ve politik belirsizliklerle mizah üzerinden başa çıkabiliyorum. Kendimi hayata bu şekilde alaycı bakarken ve anlatırken buldum. Henüz belli bir tarzda iş yapıyorum demek için erken ama yönelimim ve motive eden şeyler bunlar diyebilirim. Derdim genelde kadın bakışından oluyor, ister istemez. Kadınlarla büyüdüm ve bir kadın olarak hassas olduğum dertler kadın sorunları. Kendi çevremdeki kadınların deneyimleri beni hep etkiledi, genelde ilhamı da buralardan alıyorum. Bunu dışında da hayatı gözlemlerken, bazen dinlediğim bir şarkı bile “şöyle bir klip olsa”, “böyle bir film yapılsa” dedirtiyor. Sonra kendimi çizerken, hayal ederken buluyorum.

Kullandığınız özel bir teknik ya da stil var mı? Varsa nasıl oluştu, gelişti? Sizi en iyi ifade eden filminiz, çalışmanız?

Stop-motion yaparken tekstil kullanmayı çok seviyorum. Diploma projemde keçe kullanmıştım, karakterin sempatik ve daha sıcakkanlı görünmesini sağlamıştı. O dönem pandemide keçe ile uğraşmayı, bu tarz işler yapan Anna Mantzaris, Emma De Swaef&Marc Roels gibi yönetmenlerin işleri beni etkilemişti. Hibrit teknikte çalışmayı çok ilginç buluyorum. Henüz kendimi en iyi ifade eden işi bence yapmadım. Umarım gelecekteki Berna yapar 🙂

Filmlerinizde size en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı seslendirme, görsel dünya, …?

Sanırım görsel dünya ön planda, karakteri, dönemi ve ortamı anlayabilmek için. Sessiz bile olsa baktığımda kendini anlatabilen bir iş yapmak benim için önemli. Başta buna dikkat edip sonra ses tasarımına geçiyorum. En son ufak detaylar kalıyor.

 

Filmlerinizde ekip arkadaşlarınız kimlerden oluşuyor? Belirli isimlerle mi çalışıyorsunuz? Ekip arkadaşı seçimlerinizi neler etkiliyor?

Daha çok kendi çevremde, işlerimizde ortak nokta bulduğum kişilerle çalışma şansım oldu. Bir de ekip arkadaşınla belli bir dinamiği olan arkadaşlık, hiç tanımadığın biriyle uzun bir yapım sürecine girmekten daha güvenli geliyor. İnsan bildiği şeye yönelmek istiyor. Kamera arkasındayken de böyle ilerlerdi, animasyon alanında da bunun değişmediğini gördüm. Portfolyo ne kadar önemliyse iş ağı oluşturmak da o kadar önemli bu yüzden.

 

Kimler ya da neler size ilham veriyor? Favori, en sevdiğiniz animasyon filmler?

Anime olarak Ghost in the Shell ve Akira beni derinden etkilemiştir. Coraline filmini 6-7 defa izledim. Miyazaki’nin tüm filmleri müthiş ama en sevdiğim film Ponyo’dur. Son dönemde My Life as a Zucchini ve Persepolis’i yeniden izledim. Phoebe Waller-Bridge, Ricky Gervais gibi komedi işleri yapan kişileri takip ediyorum genelde ilham için. Sanıyorum benim sevdiğim çok fazla iş var bu alanlarda, saymakla bitmez.

 

Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?

Kadın olarak kendim gibi düşünen başka kadınlarla ortak işler yapmak çok güçlü hissettiriyor. Pozitif, yapıcı bir alan kurmaya çalışıyorum. Gerçekten kendi ailemden gibi hissettiren bir kız kardeşlik bağı var. Dertlerimiz neredeyse aynı, çalışırken de bu empatiyi kurabiliyoruz. Kadın kadına olmak beni güvenli bir alanda hissettiriyor, geçmişte setlerde yaşadığım tatsız deneyimler de buna sebep oldu. Sektörde mobbing ve taciz vakaları sıkça görülüyor, arkadaş çevremin deneyimlerini duymak da beni derinden etkiledi. Bir de aynı anda annelik yapmak zorunda kalan ve çok şeyi feda etmiş sanatçı arkadaşlarım… Kadın olmak veya kadın hissetmenin artıları eksileriyle beraber geliyor, hayatın kendisi gibi. Ama bunların değişebileceğine inanıyorum ve değişim bizden başlıyor.

Animasyon için gerekli gördüğünüz altyapı sinema mı, grafik tasarım mı? Ya da ne? Sizce animasyon eğitiminin olmazsa olmazları neler?

Animasyon eğitimi almadığım için sanırım ben bu soruyu es geçmeliyim ve işi uzmanlarına bırakmalıyım. Animasyon çok kapsamlı olduğu için her biri önemli. Uzmanlaşacağınız veya tutkulu olduğunuz alana bağlı olarak, hangi departman veya yapımın hangi adımında yer alacaksak (Pre-production, post vb) ona göre ilerlemek mantıklı olur. Ancak Guillermo del Toro’nun dediği gibi “Animation is cinema. Animation is not a genre for kids. It is a medium.”

 

Türkiye’de animasyon sektörü var mı? Sektör ya da ortamın geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklar ya da ilerleme oldu mu?

Animasyon sektörünü değerlendirmem mümkün değil henüz kendimi yetiştirme aşamasındayım. Türkiye’deki animasyon sektörü dijital teknikler üzerine yoğunlaşmış görünüyor. Rahat revize yapabilme isteği diye düşünüyorum ve ekonomik sebepler… Daha çok reklam işleriyle karşılaşıyorum. Film fonları ve sağlanan şartlar yetersiz kalıyor film yapabilmek için. Ülkede buna dair aktif bir politika yok, uluslararası iş birlikleri yok, belki ilerde oturabilir. Kısa film-festival kültürü okullarla daha yakın ilerliyor sanırım, animasyon öğrencilerimiz ve hocalarımız sağ olsun. İdealist olmadan yapması zor işler, önüne sürekli engel çıkmadan da sektör geliştirilebilirdi. Teknik açıdan da nadiren stop-motion işler yapılıyor ama sürekliliği maalesef yok. 90larda bir dönem yapılmış ancak çeşitli sebeplerden devamı gelememiş, şimdi de değişen bir şey yok. İleride olur mu bilemiyorum, bu tarz işlere bütçe ayrılabilse bile yapabilecek kişi sayısı sanıyorum birkaç kişi olacaktır. Çoğunluk yurt dışında. Büyük prodüksiyon çıkarmamız mümkün görünmüyor. Ekipleşmiş belli bir stüdyo olmasını temenni ediyorum Türkiye’de, olsaydı parçası olmak isterdim. Animasyon odaklı festival ve film marketlerinin, fonların çoğalması şart. “Animasyonun değerini bilin!” pankartı açarak bu cevabımı noktalıyorum.

Türkiye ve dünyada animasyon geleceğinde neler bekliyorsunuz?

Animasyon teknoloji ile iç içe gidiyor, teknolojik imkanlarla yeni alanlara açılıyoruz. VR işlere ve interaktif alanlara bir ilgi var, az iş üretiliyor ve daha çok buraya teşvik görüyorum yurt dışında. Henüz yaygın değil. Oyun sektörü ve animasyon sektörü birbirini besliyor, ikisi de hızlı değişiyor bence. Son dönemde de yapay zeka üzerine çok tartışmalı bir gündem içindeyiz, iki alanın da evrileceğini düşünüyorum yeni gelişmelerle. İlgi ve yatırımın artacağını ve ileride daha farklı tekniklerin keşfedilebileceğini düşünüyorum. Geleneksel bir teknik olan stop-motion üzerine konuşursam; 3D printing, motion capture, tracking vb tekniklerin katkısını görüyoruz. Uluslararası alanda çok fazla teknolojik müdahale var. Bu tip hibrit işler prodüksiyonu rahatlatıyor. Gerekli yerde 3D set extension, practical effect oldurulamadığı zaman VFX müdahaleleri, live-action compositing vb. görüyorum.

https://linktr.ee/bernayildiz

Bu site, reCAPTCHA ile korunur; Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Koşulları geçerlidir.

Animasyonun Kadınları
İstanbul, TR