Burcu Kartal
Animatör, Akademisyen
25.12.2019
1982‘de Kocaeli’de doğdum. İzmir’de büyüdüm. Lisedeyken İstanbul’a taşındık. Animasyona geçişim biraz uzun sürdü. 2000 yılında Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri’ni kazandım. 3 yıl okuduktan sonra Amerika’da New Jersey Institute of Technology Elektronik Mühendisliği bölümüne geçtim. Mühendis olmanın beni mutlu etmediğini daha yoğun hissetmeye başladığım bu dönemde alan değiştirerek, ki hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biridir, Maryland Institute College of Art’ta Animasyon okudum. 2010 yılında aldığım bir animasyon teklifi için Türkiye’ye dönerek çalışmaya başladım. Daha sonra akademik kariyere yönelip İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Görsel İletişim Tasarımı Yüksek Lisansı’nın ardından Yaşar Üniversitesi’nde animasyon alanında Sanatta Yeterlik programına devam ettim. 2005 yılından beri animasyonla uğraşıyorum. 2015’ten beri ise öğretim görevlisi olarak 2D ve stop-motion animasyon dersleri veriyorum.
Animasyona ilginiz ne şekilde başladı? Sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu?
Çizim yapmaya hep ilgim vardı. Fen lisesinde okumuş olmanın sonucu olarak üniversitede mühendislik bölümü seçince çizim hayatımda uzun bir süre geri planda kaldı. Amerika’da yaşadığım bir olay sonucunda yattığım hastaneye abimin boyalarımı getirmesiyle başladı hepsi. Her çizimle içimdeki boşluk ve ruhumdaki acının azaldığını hissedince hayatta asıl yapmam gereken şey daha netleşmişti. Çizimlerin tek bir kareyle kalmayıp hikayelerimi anlatmalarını istediğim için de animasyonu seçtim. Animasyon beni hayata geri döndüren neden olduğu için önemi de çok büyük. MICA’da hocam, mezun olunca kısa filminde çalıştığım Laurence Arcadias bugün burada olmamı sağlayan kişi diyebilirim.
Animasyon yapımında üstlendiğiniz görev nedir? Senarist, yönetmen, yapımcı, animatör, karakter tasarımcısı, …?
Kendi filmlerimde genellikle senaryodan animasyona her işi kendim yapıyorum. Sektörde yaptığım işlerde ise karakter tasarımı, kukla tasarımı ve stop-motion animatör olarak görev aldım.
Ne tip hikayeler anlatmayı seviyorsunuz, filmlerinizde temel bir tema ya da dert var mı? Bir filmi yapmaya, oluşumuna katkı sağlamaya sizi motive eden nedir?
Hikayelerimi kendi içsel çatışmalarım üzerinden yazdığım için genellikle karanlıklar. Ölüm, kaçış, sıkışmışlık hissi hikayelerimin genel konusu diyebilirim. Farklı bir bakış açısıyla, göz ardı edilmiş veya sıklıkla anlatılmayan durumları paylaşmak hikayelerimin ortak hedefi.
Kullandığınız özel bir teknik ya da stil var mı? Varsa nasıl oluştu, gelişti? Sizi en iyi ifade eden filminiz, çalışmanız?
Stop-motion özellikle Puppet animasyon tekniği kullanıyorum. Karakterlere dokunarak hayat vermek inanılmaz bir duygu. Üniversitede ilgi duyduğum bu teknikte özellikle kukla yapımı konusunda, latex, tahta veya silikon ile, kendimi geliştirmeye çalıştım. Hatta Çek tarzı kukla yapımı öğrenmek için bir süre Prag’da eğitim aldım. Ayrıca hikayelerim için yarattığım dünyaların bu tekniğe daha yakın ve sonucun daha etkili olduğunu düşünüyorum. Beni en iyi ifade eden filmim zaman ve bütçe sıkıntısı nedeniyle henüz bitiremediğim kısa animasyon filmim “752”
Filmlerinizde size en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı seslendirme, görsel dünya, …?
Hepsi çok önemli, bir çarkın parçaları. Herhangi birindeki aksaklık, yetersizlik tüm animasyonu etkiliyor. Ama en önemlisi fikir. Her şey fikirle, iyi bir senaryoyla başlıyor.
Filmlerinizde ekip arkadaşlarınız kimlerden oluşuyor? Belirli isimlerle mi çalışıyorsunuz? Ekip arkadaşı seçimlerinizi neler etkiliyor?
Filmlerimi genellikle tek başıma yapsam da bir konuda desteğe ihtiyacım olduğunda birlikte rahat çalışabildiğim, çizgisini kendime yakın gördüğüm arkadaşlarıma dönüyorum. Ortak projelerde ise ekip arkadaşlarımı seçme şansım olmasa da bugüne kadar birbirine destek olan, yapıcı ve yaratıcı kişilerle çalıştım.
Kimler ya da neler size ilham veriyor? Favori, en sevdiğiniz animasyon filmler?
İlham aldığım pek çok yer var aslında, bazen okuduğum bir kitap, bazen izlediğim filmden bir sahne, bazen arkadaşlar arasında konuşmada geçen bir cümle. Yuri Norstein, Jiri Barta, Quay Brothers, ve çoğu kişi gibi Miyazaki filmlerindeki dünyayı çok beğeniyorum. Bunlar dışında Song of the Sea ve The Secret of Kells de favorilerim arasında.
Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?
Kadın olmanın herhangi bir avantaj ya da dezavantajını gördüğümü söyleyemem ama bununla bağlantılı bir olay yaşamıştım. Türkiye’ye döndüğüm yıl TRT Çocuk’ta yayınlanan proje için stüdyoya benden önce çalışan animatör gelip “Seni görmeye geldim, çünkü kadın animatör olmaz ben hiç görmedim. Bu erkek mesleği, aşçılık gibi, ellerini görebilir miyim?” diye başlayan, beni çok şaşırtan bir konuşma yapmıştı. Kişisel olarak bu olay beni pek etkilemedi, sevdiğim şeyi aynı tutkuyla yapmaya devam ettim. Ama ,bu sektörde iş yapıp, fazlasıyla dar görüşlü olduğu ve Dünya’daki ya da sadece Türkiye’deki kadın animatörlerden bile haberi olmadığı için kendisi için üzülmüştüm.
Animasyon için gerekli gördüğünüz altyapı sinema mı, grafik tasarım mı? Ya da ne? Sizce animasyon eğitiminin olmazsa olmazları neler?
Animasyon sinema altyapısı üzerine kurulu fakat görsel tasarımı da olduğu için resim ve illüstrasyon ile de birebir bağlantılı. Fakat kullanılan tekniğe göre farklı, heykel, fotoğraf gibi, alanlarda da bilgi gerektiriyor. Bunların tek birisinde iyi olmak, örneğin iyi çizim yapıyor olmak iyi bir animasyonu beraberinde getirmiyor. Animasyonun temel dersleri olan 2D, 3D, Stop-motion, kurgu, ses, kompozisyon gibi derslerin yanı sıra animatörler için oyunculuk dersleri de olmalı. Animatörlerin karakterleri arkasındaki görünmez oyuncular oldukları düşünüldüğünde bu alanda da belirli seviyede deneyimlerinin olması gerekiyor. Görsel açından bir karakter ne kadar iyi tasarlanmış olursa olsun, hareketlerinde inandırıcılığı yakalayamadığında animasyon da başarısız olmaya başlıyor. 3 ve 4. yıllarda ise uzmanlaşmak istedikleri alana yönelik dersler ve sektörden profesyonellerle buluşup deneyimlerinden faydalanabilecekleri dersler olmalı. Bu sayede mezun olduklarında sektöre girdiklerinde hem belli bir network edinmiş olacaklar, hem de karşılaşacakları zorluklara psikolojik olarak kendilerini hazırlayabileceklerdir.
Türkiye’de animasyon sektörü var mı? Sektör ya da ortamın geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklar ya da ilerleme oldu mu?
Türkiye’de animasyon sektörü var olsa da çok küçük ve genellikle reklama odaklanmış durumda. TRT Çocuk kanalı yerli üretim kısa animasyonda biraz kıpırdanma sağladıysa da halen yeterli olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de bağımsız animasyonlara destek verilmeli; yurtdışında özellikle Avrupa’da gördüğümüz fonlar ve çeşitli destekler ülkemizde de sağlanarak animasyon üretimi arttırılmalı. Türkiye animasyon sektörünün getirdiği yaptırımlardan bunalanlar daha fazla teşvik gördüğü yurtdışına ya da akademiye geçiş yapıyor bugün. Akademisyenlik yapan animatörleri de yeniden üretime döndürmek biraz da çalıştıkları kurumların elinde. Haftada 20-40 saat arası derse girmek yerine ders yükleri azaltılıp film yapımı için fırsat verilerek, bağımsız film alanında ilerleme sağlanabilir diye düşünüyorum. Sektör geliştikçe zaten yurtdışı bir hedef değil alternatif olacaktır.
Türkiye ve dünyada animasyon geleceğinde neler bekliyorsunuz?
Türkiye’de göremesek de dünyada animasyon sektörü teknolojiyle birlikte çok hızlı ilerliyor. VR, AR teknolojilerinin daha çok ilerleyeceğini ve animasyonun hayatımızın her anına yayılacağını düşünüyorum.