Animasyonun Kadınları

Gamze Şernaz

Yapımcı

31.05.2020 

 

05.08.1978 tarihinde İstanbul, Kadıköy ilçesinde doğdum. Çocukluğum, gençliğim ve evlendikten sonra arada Avrupa yakasına taşındığım birkaç seneyi saymazsak sürekli Erenköy ve çevresinde yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum. Anadolu yakasının farklı bir büyüsü olduğunu düşünüyorum. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nden mezun oldum. 1999 yılında okurken bir yandan da çalıştığım Star TV’de hem hayatımın işini hem de aşkını buldum 🙂

Star TV’de kariyer hayatıma program yapımcılığı alanında başladım. 2000 – 2004 yılları arasında iletişimin halkla ilişkiler alanında, ajans tarafında çalıştım. Ajans tarafında; birçok kurumsal müşteri ile iletişimin strateji, medya ilişkileri ve organizasyon yönetimi alanlarını deneyimleme fırsatım oldu. Kanımca eğer bir firmada çalışıyorsanız tek bir firmanın potansiyel deneyimine sahip olmaktasınız. Ancak ajans bacağında ,eş zamanlı birçok firmanın kurum ve işletme kültürünü deneyimliyorsunuz. Sonrasında aralarında IGS, Teknosa ve Vatan Bilgisayar’ın olduğu kurumsal firmalarda iletişim ve pazarlama yöneticisi olarak görev aldım.

2008 yılında ise, 2000 – 2004 yılları arasında çalıştığım iletişim danışmanlığı ajansına firma ortağı olarak geri döndüm. Yine Temsa Global, Teknosa, Bridgestone, Aksigorta, Gratis, Toyota, gibi ulusal ve uluslararası markaların iletişim danışmanlığı ile ilgilendim. Aynı yıl eşim Arman Şernaz Lighthouse VFX’i kurdu. 2011 yılında oğlum Aras doğana kadar ajansta iletişim danışmanlığına devam ettim.

Sonrasında ise 2012 yılında, Lighthouse ile aynı lokasyonu paylaşan Advennture isimli organizasyon yönetimi ajansını kurdum. Katar ile Türkiye’nin ekonomik işbirliği anlamında yakınlaştığı bu dönemde, Advennture Katarlı bir grubun Türkiye’deki iletişim danışmanlığı ve kurumsal organizasyonlarının yönetimini üstlendi. Yapılan işlerden oldukça memnun kalan grup Advennture’ın Katar’da da ofis açmasına ön ayak oldu. 2015 – 2018 yılları arasında Katar’da da bir ofisi bulunan Advennture, iki ülke arasındaki birçok önemli ticari organizasyonu gerçekleştirdi. 

https://www.youtube.com/watch?v=lB0CCzSjk7w&t=24s

O dönemde eş zamanlı olarak Lighthouse’un tanıtımı da Katar’da yapıldı. 3 yıl içinde sadece iki ülke arasındaki seyahatlerim 30’u aştı J Bu dönemde bir çok güzel ticari bağlantı sağlandı ve verimli işbirlikleri kuruldu ancak 2017 sonuna doğru etkileri oldukça güçlü hissedilen Katar’ın ablukaya alınması sürecinde, ülkede birçok yeni proje askıya alınmak durumunda kaldı. 2018 yılında Katarlı Bein Grup ile yeni anlaşma sağlanmış 52 bölümlük çizgi dizi Saham’ın prodüksiyon süreçlerine destek vermek amacıyla, yönetim kurulu üyeliği yaptığım Lighthouse’ta fiilen sahada da çalışmaya başladım.

O günden bu yana 52 bölümden oluşan ve her biri 2 dakika süren Saham çizgi film serisinin yanı sıra 100’e yakın prodüksiyon projesini fiilen koordine ettim. Şu anda stüdyoda birkaç şapkam birden var. Pazarlama, finans, idari işlerin yanı sıra ekibin koordinasyonu ve stüdyonun tüm fiili süreçleri benim sorumluluğumda.

Animasyona ilginiz ne şekilde başladı? Sizin için ne ifade ediyor ve bu mecrayı neden seçtiniz? Etkilendiğiniz, size hocalık yapan isimler oldu mu? 

Animasyon aslında benim eğitimini aldığım ve 20 seneye yakın emek verdiğim mesleğim değil, ben tabiri caizse 40 yaşıma yaklaşırken yeni bir meslek öğrendim. 🙂 Sektörün duayenlerinden olan eşim Arman Şernaz’ın meslek aşkına bizzat senelerce şahit olduğum için, farklı bir meslek de yapsam aslında animasyon dünyasının içindeydim. Ancak şu an son 2 senede fiilen de sektörün içindeyim ve ana mesleğim haline geldi. Ben bu mesleğe gönül vermiş her insanın yaşadığı gibi; zaman kavramı başta olmak üzere insanın hayatından çok fedakarlık etmesini isteyen ve adanmışlık bekleyen doğasına zaten senelerdir şahit olmuştum. Mesleğe bu kadar kolay adapte olmamın ardında sanırım bu deneyim yatmakta. Bu süreçte eşim Arman Şernaz’ın yanı sıra destek olan değerli ekibime de minnettarım.

Animasyon yapımında üstlendiğiniz görev nedir? Senarist, yönetmen, yapımcı, animatör, karakter tasarımcısı, …?

Ben işin yapım tarafı ile birlikte koordinasyonundan da sorumluyum. Bir projenin en doğru yöntemle, en verimli şekilde ve zamanı en doğru yönetilmiş şekilde hayata geçirilmesini sağlıyorum. Bildiğiniz üzere sektörümüzde hep zaman sıkıntısı var, kreatif projelerin işin içine giren 3 boyutlu animasyon teknikleri ile birlikte her gün zamana karşı bir yarış vermektesiniz.

Biz Lighthouse’ta aslında benim kurumsal hayattan gelen organizasyon ve koordinasyon becerilerimle ekibin kreatif ve teknik gücünü birleştirmiş durumdayız. Bu sayede birlikte daha da iyiye giden yolda bir dönüşüm geçirdik. Verimliliği arttırırken kalan zamanı AR-GE süreçlerine ayırmaya başladık. Bu sayede kalite çıtasını uluslararası seviyede tutmayı başardığımızı söyleyebilirim. Lighthouse Türkiye’de farklı bir kulvarda ve kalite kaygısı taşıyan ulusal / uluslarası projelere imza atmakta.

Ne tip hikayeler anlatmayı seviyorsunuz, filmlerinizde temel bir tema ya da dert var mı? Bir filmi yapmaya, oluşumuna katkı sağlamaya sizi motive eden nedir?

Bireysel bir cevap yerine yine stüdyo adına bir cevap verebilirim. Gerçekleştirdiğimiz 52 bölümlük animasyon dizimiz haricinde henüz bir kısa ya da uzun metrajlı bir yapım için özgün bir hikâye anlatımımız olmadı. Yine de bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz bütün projelerde evrensel değerleri elimizden geldiğince hep ön planda tutmaya çalıştık. Hem içerik hem görüntü hem de teknik kalite çizgisinde yine güncel ve uluslararası bir çıtayı korumaya çalışıyoruz.

Kullandığınız özel bir teknik ya da stil var mı? Varsa nasıl oluştu, gelişti? Sizi en iyi ifade eden filminiz, çalışmanız?

Ben kreatif bir süreç üstlenmiyorum ancak projelerin ilk brief alma sürecinden son çıktının teslim edilmesine kadar benim sağ kolum olan stüdyomuza özgü bir Pipeline’ımız var. Pipeline’ımızla tüm süreçlerde asset üretiminden rigging aşamasına, fx ve animasyondan lighting – rendering ve comp. aşamasına kadar her sürecin kendine has organik bir sistemle yürütülmesi sağlanıyor. Birçok nokta, kreatif sürece imkân tanımak için otonom olarak gerçekleşmekte. Bu süreçlere şimdi projelerin programlanması, bireysel performans gibi eklentilerle daha da fazla katkı sağlanmış durumda. “Lighthouse Pipeline” her geçen gün farklı kilometre taşlarını kat eden, ileride kendi başına da birçok stüdyo için çözüm ortağı olabilecek başlı başına bir sistem olarak ilerlemekte. Bu da benim için ayrı bir gurur kaynağı.

Aslına bakacak olursak her projede bizleri en iyi ifade eden çıtayı yakalamadan bırakmıyoruz J Mutlaka dönüp baktığımızda gurur duyacağımız işler yapmaya çalışıyoruz. Bizi ayakta tutan ve verdiğimiz muazzam emeğin en önemli motivasyon kaynağı da bu. Meslek aşkından öte, işim bir nevi üçüncü çocuğum gibi oldu.

Gönül bağımın en fazla olduğu proje ise 10 Kasım 2019’da Ata’mıza duyduğumuz sevgi ve saygının özgün dışavurumu olan anma filmi oldu. Bu projede ilk defa fotoğraf referanslarından yola çıkarak Atatürk’ün hepimizin hafızalarına yer etmiş bakışlarının da olduğu bir kare, hiperrealist modelleme yöntemi ve karakter animasyonu ile hayata geçirildi. 24”lik bu prodüksiyon 10 Kasım’da sosyal medyada milyonun üzerinde paylaşım aldı. Gerçekten de alışılagelmiş fotoğraflı mesajların dışında çok farklı bir çalışmaydı. Bütün ekibimiz, Atatürk’e meslekleriyle minnetlerini sunmanın ve toplum üstünde farkındalığı arttırmanın bir yolunu bulduğu için çok mutlu oldu. Canla başla çalışılan proje, kalite çıtasına oranla 3 hafta gibi çok kısa bir sürede hayata geçirildi.

Filmlerinizde size en önemli unsur nedir? Senaryo, müzik, karakter tasarımı seslendirme, görsel dünya, …?

Bizim gücümüz kendi bileşenlerimizi en iyi şekilde kullanmaktan geçiyor. Bazen bize ulaşan brief bir cümle oluyor, ya da projeye ilişkin basit bir çizim. Buradan yola çıkarak o projenin hedefine ulaşması için gerekli olan yol ve donanım ne ise onu sağlıyoruz. Senaryo, müzik, karakter tasarımı ve animasyonu, seslendirme, görsel dünyanın tasarımı, ilgili efektlerle birlikte birçok rengi olan bir paletimiz olduğunu ve hayal edilen proje için en yakışan renklerle ortaya bir eser çıkardığımız düşünülebilinir.

Bir bütün oluştuğunda her biri ayrı lezzet ve o güzel ahengi tamamlayan yapıda olmalı. Bu bütünselliği sağlamak ve güzelliği sunabilmek için emek yoğun, yüksek teknik donanım ve tecrübe gerektiren süreçlerde çalışıyoruz. Bu anlamda Lighthouse’un en önemli özelliği final çıktı kalitesi diyebilirim.

Filmlerinizde ekip arkadaşlarınız kimlerden oluşuyor?  Belirli isimlerle mi çalışıyorsunuz? Ekip arkadaşı seçimlerinizi neler etkiliyor? 

Lighthouse’ta ekip arkadaşlarımız in-house çalışanlarımızdır. Projelerimizde freelence destek almamaya özen gösteriyoruz. Aynı kurum kültürüne ve iş yapış şekline sahip ve birbirine çok bağlı bir ekibimiz var. Yaş ortalamamız 35 ve yaklaşık olarak 30 kişilik bir ekibiz. Ekibimizi seçerken öncelikle kurum kültürümüzü yansıtan, hayata bakış açısı mevcut ekibimizle benzeşen, Lighthouse’u yansıtabilecek, gözlerinde bizimki ile aynı tutku ve heyecanı taşıyan ekip arkadaşları seçmeye özen gösteriyoruz. Tutku hissetmezseniz ortaya izleyicinin de dikkatini çekecek ve algısında yer edecek bir çıktı elde edemezsiniz. Sıkıcı ya da sıradan bir başka ürün ortaya koymuş olursunuz.

Çok sevdiğim bir söz var “Yola inanmışlarla çıkılır, ikna edilmişlerle değil”. Bu nedenle aynı vizyona inanmış bir ekiple çalışmayı tercih ediyorum.

Kimler ya da neler size ilham veriyor? Favori, en sevdiğiniz animasyon filmler?

Işiniz etkili bir mesajı topluma taşımak olunca birçok şeyden de ilham almanız gerekiyor. Teknolojiden, müzikten, resimden, doğadan, seyahatlerden, politikadan, günlük yaşamdan, sinemadan, tarihten… Aklınıza gelebilecek her şeyden besleniyorsunuz. Yavaş yavaş bu bir yaşam biçimine dönüşüyor. Beslenirken gözlem yapıyor ve bir gün bir yerde kullanmak için belleğinizin bir kenarına yerleştiriyorsunuz.

Sonra hem iş yapış şeklinize hem içeriğine hem de mesajınıza yansıyor bu beslenme süreci. Daha kolektif ve global bir bakış açısına erişebiliyorsunuz. Gözlemi gerçekten objektif yapmak çok önemli. Ben özellikle fikirleri, mevcut durum ve olayları dışarıdan bir gözlemci olarak değerlendirmeye başladığım zaman özünü kavradığımı ve kalıcı şekilde öğrendiğimi gördüm. Bu nedenle hayatı yaşarken, iyi / kötü / çirkin / güzel gibi sıfatlarla betimlemek yerine o durumun kendi içindeki hikayesini anlamaya çalışıyorum.

Benim için animasyon filmleri ikiye ayrılıyor. İçimdeki çocuğun kendi çocuklarımla birlikte izleyip eğlendiği animasyon filmleri Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı, Madagascar, Transilvanya gibi filmler.

Ancak animasyon filmi olarak Wall-E, ana karakterleri, hiç konuşmamasına ve görece kısıtlı hareket kabiliyetleri olmalarına rağmen gücüyle böyle etkileyici bir yapım olması nedeniyle bende ayrı bir yere sahip.

Kadın olmanızın animasyon alanında size eksi ve artıları oldu mu? Olduysa neler?

Kadın figürü, animasyon dünyasında çok fazla yer almayan bir figür. 🙂 Bu anlamda yeni bir mesleği öğrenmekle birlikte yeni davranış kodlarına da adapte olmak benim için farklı bir deneyim oldu. İletişim danışmanlığı ve pazarlama alanlarında kadın yöneticilere çok fazla rastlanmakta. Söz konusu alanlarda artık cinsiyet ayrımı herhangi bir şekilde bir faktör değil.

Animasyon alanında ise; sektörün fiziksel açıdan da zorlu olması, teknik bilgi beceri ve donanımla birlikte yoğun bir çalışma temposu da gerektirmesi, görece yeni bir alan olması gibi sebeplerin daha erkek egemen bir sektörün oluşmasına neden olduğunu düşünüyorum. Bu nedenlerle birlikte sektörde, Türkiye’de oldukça fazla şekilde, düzensiz bir çalışma temposu mevcut. Bu duruma sebep olan faktörlerin biraz da kişilerin çalışma temposu ve kişisel alışkanlıkları kaynaklı olduğunu, ve durumun norm olarak kabul edildiğini gördüm.

Oysa ki düzenlenmiş çalışma saatleri içerisinde konsantrasyon, dikkat ve verimle çalışmak, projelerde revizyon sürecinin de önüne geçmekte ve daha kısa sürelerde bitmesini sağlamakta. Bu sayede kişilere sosyal hayatını yaşama fırsatı da vermekte. Ekipleri bu şekilde koordine ettiğinizde herkes açısından uyumlu ve verimli bir süreç yaşamaktasınız.

Bu durumdan özellikle bahsettim; çünkü sektöre yeni giren bir bireyin kadın olması, bu kadının aynı zamanda kreatif ya da artistik süreçlerde değil de koordinasyon tarafında olması, farklı bir çalışma hayatının mümkün olabileceğini düşünmesi ve daha kurumsal bir yapı oluşturmaya çalışması ilk başta uzaylı gibi görünmesini sağladı 🙂

Ancak sonrasında geldiğimiz şu noktada, çalışma arkadaşlarım bu şekilde çalışmanın artısını gördükçe, müşterilerimize ve projelerimize bu düzen yansıdıkça daha çok benimsendi ve stüdyonun önemli bir artısı haline geldi.

Şu anda stüdyoya adım atan bir artistimiz ilk günden kurumsal bir “welcome kit” ile karşılanır ve oryantasyon sürecini çok daha rahat geçirir. 5N1K cevaplarına ilk günden ulaşır, organizasyon şemasındaki yerini, şirketin vizyon ve misyonunu, çalışma düzenini bilir J Gelecek planı yapabilir, Ekip arkadaşlarından gördüğü gerçek destekle kısa sürede bir işi en iyi şekilde ve en doğru zamanlama ile yapma imkânı olur. Stüdyomuzun yönetimi ve iş yapım süreçlerinde benimsediğimiz bu yaklaşımın sektörümüzde pek rastlanılmayan bir durum olduğunu düşünüyorum ve kısa zamanda sektörün de bu normlara kavuşmasını arzu ediyorum. Başarının anahtarının şu özlü sözde yattığını düşünüyorum “Daha iyi olmaya çalışmayan, iyi olarak da kalamaz.”

Animasyon için gerekli gördüğünüz altyapı sinema mı, grafik tasarım mı? Ya da ne? Sizce animasyon eğitiminin olmazsa olmazları neler?

Animasyon için bence her şeyin temelinde iyi bir hikâye anlatıcısı olmak yani sinema yatmakta. Ambiyans, oyunculuk, müzik iyi bir hikâye çevresinde birleştiğinde izleyicinin damağında güzel bir tat bırakmakta. Görsel tasarımı her zaman bu bileşkenin gücünü arttıran bir faktör olarak görmüşümdür. Bazen görsel tasarım kalitesi çok yüksek olmayabilir ama anlattığı hikâye ile o animasyon sizi kendine bağlayabilir. Hafızanızda ve duygularınızda kendine bir yer bulabilir.

Bence animasyon eğitiminin olmazsa olmazı kalıpları kırmak ve bunun anahtarı da hayal kurmaktır. Bu hayalleri hikâyeye dökebilmektir. Bir hikâye düşleyebiliyorsanız, onu yapmanın yolunu bulursunuz zaten. Teknoloji hem yapım aşamasında hem doğru referansları bulmak aşamasında herkese hizmet etmeye hazır. Ama özgün hikayeler yaratabilmek, ya da özgün bir hikâyeyi nasıl anlatacağını kurgulayabilme becerisinin animasyon eğitiminin temelinde olması gerekiyor bence. Hayal kurmak, özgün düşüncelerle kalıpları kırabilmek animasyon eğitiminin içerik anahtarı.

Öte yandan gençler bu eğitimleri ileride bir meslek sahibi olabilmek ve sektörde bir yer sahibi olmak için almakta. Bu nedenle güncel sektör gerekliliklerine de aşina olmaları, sektör tarafından kabul edilme süreçlerini kolaylaştıracaktır. Bu nedenle projesini sunabilme, en azından yazılı ve sözlü dilde kendisini ifade edebilme, sorumluluk taşıyabilme gibi öz becerilerin de eğitimin içinde olması gerektiğini düşünüyorum.

Yüzlerce iş başvurusu almaktayız. Başvurular direkt olarak bana düşüyor çünkü adayın hitap tarzını, paylaştığı bilgileri ilk elden görmek istiyorum. Geleceğini kurgularken attığı en önemli adımlardan biri olan iş başvurusunda bile çok özensiz gördüğüm adaylar oluyor. Yetenek barındıran çalışmalar göndermiş olsalar da başta ekip arkadaşları ile nasıl iletişim kurabileceklerini, projelerde nasıl bir ekip arkadaşı olabileceklerini başvuru tarzından öngörebiliyorum. Bu nedenle geçmiş tecrübelerimden edinimlerimle maalesef pozitif değerlendiremiyorum.

Türkiye’de animasyon sektörü var mı? Sektör ya da ortamın geçmişi ve bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklar ya da ilerleme oldu mu? 

Türkiye’de animasyon sektörü henüz başlangıç aşamasında diye düşünüyorum. Profesyonel anlamda hizmet veren stüdyo sayısı oldukça az. Uluslararası ölçüde hizmet verebilecek durumda olan stüdyo sayısı ise çok daha düşük. Yani şu an penetrasyondan da söz edemeyiz.

Ancak pandeminin bize çok hızlıca öğrettiği daha izole yaşamlar noktasında animasyon sektörüne büyük bir iş düşüyor ve geleceği de oldukça parlak görünüyor. Sektörde hem teknolojinin getirdikleri ile evden çalışarak hizmet verilebilmekte hem de bireyselleşmenin getirdiği görsel eğlence sektöründeki aşırı talep (filmler, diziler, oyunlar, arttırılmış gerçeklikle yakalanan deneyimler, ihtiyaç ve hizmetlere yönelik reklam filmleri) için kreatif üretimler yapılabilmekte. Ben animasyonun geleceğin parlayan yıldızı olacağını düşünüyorum. Özellikle oyun konusunda atılabilecek çok adım olduğuna inanıyorum. Gelecek hedeflerimizden birisi de oyun sektöründe de uluslararası düzeyde projelerde yer almak.

Ben sektörün kreatif tarafında pek yer almıyorum ancak pazarlama, finans, yönetim tecrübemle geleceği ayakları yere sağlam basan şekilde öngörebildiğimi düşünüyorum. Gençleri ve sektöre girmek isteyenleri; araştırmayı, çalışmayı ve hayal kurmayı bırakmadıkları sürece çok güzel bir gelecek beklediğini düşünüyorum.

Dünya giderek globalleşmekte ve insanların klavyeleri ile parmaklarının ucuna inmekte. Her türlü bilgi ve imkana ulaşmak çok daha kolay artık. Ancak değişmeyen tek şey disiplinle çalışmak. Sektörün eğlenceli içerik üretiyor olması, diğer sektörlerden farklı şekilde az çalışmayı ya da düzensiz bir yapıyı gerektirmiyor. Aksine çok uyumlu bir şekilde çalışan bir saatin parçaları gibi birleşerek bir bütünü oluşturuyor. Gelecekte, yeniliğe önem veren ama emek harcamadan bir şeyleri başarmayı düşünenlere yer olmadığını düşünüyorum.

Türkiye ve dünyada animasyon geleceğinde neler bekliyorsunuz?

Animasyonu tek başına değil ama tüm hareketli dijital görsel yaratım süreçlerinin çok daha ileri boyutta insanların hayatında olacağını düşünüyorum. Özellikle teknolojinin hız kesmeden ilerleyen gelişimi, aynı oranda içerik geliştirilmesini de gerektirmekte. Özellikle insan hayatına yönelik eğlence ve hizmet odaklı içeriklerin belkemiğini bizim sektörümüz oluşturmakta.

https://lhvfx.com/

Bu site, reCAPTCHA ile korunur; Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Koşulları geçerlidir.

Animasyonun Kadınları
İstanbul, TR