Bugünlerde nelerle uğraşıyorsunuz? Şu sıralar bazı yeni film fikirleri üzerinde çalışıyoruz. Çoğunlukla Joanna’ya ‘Affairs of the Art’ı tamamlamak için geçen 6 yıllık süreçten sonra toparlanma ve gevşeme şansı vermek için hemen hızlıca yapabileceğimiz kısa parçalar üzerinde. Uzun bir fikrimiz de var, bir “ilk aşk-yolculuk filmi”. 13 yaşındaki bir çocuğun Fransız kız arkadaşını ziyaret etmek için 1950’lerde Galler’den Paris’e, bisikletle ve tek başına yaptığı epik yolculuğun hikayesi. Kısa bir başka fikrimizin adı ise Misheard. Ayrıca, Joanna ve benim İngiltere, Yunanistan, Estonya ve Avrupa’daki çeşitli festivallerde kısa öğretim görevlerimiz ve sunumlarımız var. Ve Joanna’nın Galler Parlamento binası Senedd‘deki 6 Eylül’de sona erecek sergisini de kaldırmamız gerekiyor. Türkiye’de animasyon hakkında bir şey biliyor muydunuz? Cartoon Brew’dekiler gibi makaleleri okumak dışında Türkiye animasyon endüstrisi hakkında çok az şey bildiğimiz için affınıza sığınıyoruz. TV’de özellikle reklam sektörü gibi, animasyonu bir tür haline dönüştüren alanlar çoğalıyor gibi görünüyor ve çocuk animasyonları da çoğunlukla yaygın. Ancak bağımsız animasyondaki önemli Türk figürlerinden henüz haberdar değiliz, belki bu bizim bilgi eksikliğimiz. Gal animasyonu, Superted adlı oldukça ticari bir çocuk TV dizisiyle başladı ancak daha sonra Gal televizyonlarının Joanna ve diğerleri gibi bağımsız animatörlere fon sağlaması, birçok animatörün Galler’e taşınmasına ve orada küçük stüdyolar kurmasına neden olan bağımsız animasyon sektörünü kalkışa geçirdi. Wales, ürettiği ödüllü kısa film ve dizilerle ünlendi, hem İngilizce hem de Galce özgün ve kısa animasyon yapımcılığı konusunda dünyada nam saldı. Her ikisi de Oscar adayı ve BAFTA kazananı olan The Canterbury Tales serisinin The Wife of Bath parçası ve bir çocuk filmi olan Famous Fred gibi filmler Galler’in yüksek kaliteli animasyon merkezi olma profilini daha da geliştirdi. Galler’in başkenti Cardiff’te bir sürü live action televizyon dizisi üreten iki büyük ve köklü TV şirketi var: BBC ve ITV. Dolayısıyla Cardiff Londra dışında önemli bir medya ve tv merkezi olarak kabul ediliyor. Benzer şekilde, Bristol de orada yer alan Aardman Animasyon Stüdyoları sayesinde TV animasyonun dünyaca bilinen merkezlerinden ve BBC’nin yine dünyaca ünlü Wild Life Film Production merkezi de aynı zamanda orada yer alıyor. Bristol, Cardiff’e arabayla sadece 1 saat uzaklıkta. Animasyon kariyerinizin en zor kısmı hangisiydi? Üstesinden gelmemiz gereken ve büyük sorunlar yaratan iki travmatik sekte var. Bunlar benim (Joanna) kariyerime büyük ölçüde müdahale etti. Biri büyük bir sağlık sorunuydu, çok şükür ki atlattım. Diğeri ise ABD’de dahil olduğumuz, hem şirketimizin hem de kendimizin yaratıcı akışını ve gelişimini bozan, inanılmaz derecede zarar verici bir davaydı. Muhtemelen ikimiz için de hayatlarımızın en kötü dönemlerinde biriydi, yıkıcı ve travmatikti ve neredeyse şirketimizi mahvetti. Animasyonla ilgili en çok neyi seviyorsunuz? Animasyon süreci kullanılan tekniklere ve çeşitli yaratıcı süreçlere bağlı olarak çok katmanlıdır. Animasyon gerçekten çoklu medyadır, çeşitli sanat formlarına ve sürekli değişen teknolojilere atıfta bulunan ve bunlardan haberdar olan birkaç sanat formundan biridir. Ben (Joanna) çok erken yaşlardan beri çizime takıntılıydım ve çizme deneyimini bir dizi başka medyaya taşıyabiliyor olmam, onlara yaşam ve hareket kazandırabiliyor olmam benim için (Joanna) deneyimlerin en güzeli. O kadar etkileyici, sürükleyici ve dinamik bir aktivite ki aşırı seviyorum ve animasyon filmlerin izleyicilerinin çok çeşitli ve evrensel olduğu gerçeği, mecraya olan sevgimi daha da artırıyor. Kendimi başka bir şey yaparken hayal edemiyorum, şu anda neredeyse benim için içgüdüsel bir şey ve izleyicilerin filmlerimize olumlu tepki verdiğini görmek gerçekten olağanüstü ve mutluluk verici. Herkesin bildiği gibi, hala kağıt üzerinde kurşun kalemle çalışıyorum, benim için bu temel araç artık fevkalade doğal olan düşünme sürecimin bir uzantısı – bu aşkın farklı bir türü…. Sizce animasyon nasıl desteklenebilir veya endüstri ve bağımsız film yapımcılığı nasıl gelişebilir? Daha önce de belirtildiği gibi, animasyonun ilerleyişinde hem reklam animasyon sektörüne hem de bağımsız animasyon topluluklarına sağlanan devlet desteği kritik öneme sahip. Şirket veya devlet hibeleri, burslar ve komisyonlar yoluyla gelen destekler; genç animatörleri yaratıcı, etkileyici ve meydan okuyan işler üretmeleri konusunda cesaretlendirmek adına olmazsa olmaz etkenlerden. Bu aynı zamanda dinamik bir endüstrinin kuruluşunu da destekler ve Türkiye’ye has kültürün uluslararası alanda görünürlüğünü arttırır. Türkiye çok büyük bir nüfusa sahip, büyük bir ülke; eğer Estonya ve Galler gibi küçük ülkeler dinamik, kendine özgü ve kalıcı animasyon kültürleri yaratabiliyorsa, büyük nüfusu ve ekonomik gücü ile Türkiye’nin aynısını yapması çok daha kolay olmalı. Kadın karakterlerle animasyonlar yapmayı ve kadın hikayeleriyle ilgili animasyonlar yapmayı eğlenceli ve değerli kılan nedir? Bir kadın olarak, çok güçlü ve akılda kalıcı kadın karakterlerle dolu olmayan, kadın perspektifi dışından bir konuyu ele almayı hayal edemiyorum. Senaryoları Les’in yazması garip görünebilir; ancak çok yakın çalışıyoruz 70’lerin ortalarından beri birlikteyiz, bu yüzden çok pürüzsüz ve yaratıcı bir ilişkimiz var. Birbirimizin fahri gözlemlerinden ve komedi becelerinden büyük bir avantaj sağlıyoruz. Farklı iki cinsteki insanları çok iyi inceleyebilen, yine farklı iki cinsten insanız ve ikimiz de benzer mizah anlayışlarına sahibiz. İlk filmim Girls Night Out sıradan fabrika işlerinde çalışan, Erkek Striptiz Kulübünde eğlenen bir grup işçi genç kadını içermesiyle kalıpları yıkıp, Beryl ve genç kadın arkadaşlarındaki güçlü kadın karakterinin gelişiminin tonunu belirledi. O zamanlar bağımsız animasyon inanılmaz derecede cinsiyetçi ve erkek egemenliğindeydi- kısa filmlerde ve özellikle TV reklamlarında küçük rollerde bulunan itaatkar, alçaltıcı kadın karakterlerin tahrik edici ve klişe imajları ve çizimleri… Filmlerimizin çoğu, cinsiyetçi erkek bakışını tersine çeviren, mizahı temel bir unsur olarak kullanan çok güçlü ve hafızaya kazınan kadın karakterleri içeriyor. Filmlerimizden herhangi biri için karakterler geliştirirken, gözlemsel araştırmamız hem görsel hem de yazılı olarak yoğun ve kapsamlı oluyor. Les çok detaylı ve açıklayıcı karakter profilleri yazıyor ve ben de bu yazılı açıklamaları kendi çizimlerimi geliştirme temeli olarak kullanarak birçok ayrıntılı karakter çizimi yapıyorum – sonuç olarak, filmlerimizde karakter haline gelen ikisinin bir karışımı oluyor. Film anlatısı bu karakterler tarafından dolduruluyor, yaşananlar ise merkezinde kadın karakterimiz Beryl’in olduğu sıradan ve gündelik olaylar, onun takıntılı bir şekilde ulaşmaya çalıştığı tutkulu hedefler. Mesela erkekler için yapılan bir Body Beautiful yarışmasını kazanmak, “ilerici, avangart” bir düğün klibi çekmek veya hiper sürrealist bir sanatçı olmaya çalışmk gibi… İkimiz de başlangıçtaki fikirlerden bitmiş filme kadar tüm üretim sürecinden keyif alıyoruz. İzleyicilerle tanışmak çok tatmin edici. Özellikle de yaptıklarımızı takdir eden genç kadın animatörlerle tanışmak bizi motive ediyor. Feminist odaklı temsil perspektifinden baktığımızda, işleriniz önemli bir yerde duruyor. “Erkek-akım” hikayeleri tersine çevirmenin yanı sıra, çizdiğiniz kadın bedenleri patriyarkanın dayattığı güzellik anlayışına, idealize ettiği kadın bedeni imajına ve baskın erkek bakışına meydan okuyor. Bunu Body Beautiful’daki anlatıda zaten görüyoruz. Genelde işlerinizde cüretkar ve özgür kadın imajlarını görebiliyoruz. Bu kusurlu, gerçek, yaşayan kadın bedenleri bize Portekizli feminist ressam Paula Rego’nun kadın bedeni çizimlerini hatırlatabilir. Çalışmalarınızı oluştururken sizin ilham aldığınız feminist ressamlar veya illüstratörler kimlerdir? Paula Rego‘nun çalışmalarının yanı sıra İtalyan Barok ressamı Artemisia Gentileschi gibi güçlü kadınları resimlerinde sergileyen kadınlardan başlayarak bize/bana ilham veren ve heyecanlandıran çok sayıda kadın sanatçı var: Mary Cassatt ve Berthe Morisot, 19. yüzyılın sonunda Fransız Empresyonist döneminin neredeyse tamamen erkek egemen dünyasında hayatta kalmayı başardılar. Frida Kahlo, sağlık sorunlarına rağmen kendini ifade etme tutkusu ve kararlılığı için… Ayrıca çağdaş İngiliz sanatçı Jenny Saville‘in tablo ve çizimlerindeki şok edici ve genellikle şekli bozulmuş bedenleri de seviyorum. Bu kadın sanatçıların yanı sıra Francisco Goya, Peter Paul Rubens, Edward Degas, Honoré Daumier, Diego Velázquez ve Henri Toulouse Lautrec‘in işlerinden çok etkilendim. S8: İşlerinizde ev içini göstermek de bilinçli bir seçim gibi görünüyor. Örneğin, evin içinde bulaşık yıkayan bir kadının varlığını görebiliyoruz, bunlar ana akım (manstream) bir filmin kurgusunda kolayca gözden çıkarılabilecek anlar. Bu anları çizmek ve temsil etmek sizin için ne ifade ediyor? Beryl filmlerinin çoğunun işçi sınıfından insanları ana karakterler olarak kullandığı oldukça açık. Bu nedenle, karakterlerin hayat bulduğu ortamlar da tipik çalışma mekanları oluyor ve bu mekanlarda yapılanlar ise genelde kadınların üstlendiği bulaşık yıkamak, yemek yapmak veya televizyon izlemek gibi ev işleri. Bu düzen Girls Night Out için geçerli, ancak ikinci Beryl filmi Body Beautiful’da kocası Ifor’un Beryl fabrikadan döndüğü sırada halıyı süpürürken görülmesiyle işler değişiyor. Body Beautiful‘da fabrika içleri ve arka planlar var ve Dreams & Desires Family Ties‘ta da belirgin kilise iç mekanları mevcut ama bence arka planlar minimal kaliteleri ve tekrarlayan doğaları yüzünden bariz bir şekilde geri planda kalan elementler. Joanna’nın gerçekten takıntılı olduğu şey vücutların yer aldığı çevreden ziyade direkt insan vücudu. Dolayısıyla arka planları minimalist imalarla kurtarabiliyorsa tatmin oluyor. Bu her zaman aramızda bir ufak sürtüşme kaynağı! Britannia‘nın Joanna’nın en başarılı filmi olmasının nedenlerinden biri, filmde açılış sekansı dışında hiçbir arka plan olmaması. Böylece tüm yaratıcı enerjisi ve emeği çizimlere ve animasyona yöneldi ve bugüne kadar ürettiği en dinamik iş ortaya çıktı. Neyin tarih, kimlerin tarihçi sayılacağı gibi feminist tarihyazımı ve feminist sinema tarafından ortaya atılan sorulardan yola çıkarsak ve Rosenstone’un iddia ettiği gibi film yapımcılarını da tarihçiler olarak kabul edersek; bir üretim biçimi olarak animasyonun yeni ve alternatif tarihsel anlatıların kurulmasında rol oynayabileceğini düşünüyor musunuz? Elbette tüm yaratıcı sanat formları, tarihsel anlatıların ve bakış açılarınının bilgilendirilmesinde, etkilenmesinde ve bazen de değiştirilmesinde rol oynar ve bir üretim tarzı olarak animasyon da bir istisna değil. Dolayısıyla, güçlü bir şekilde üretilmiş animasyon filmlerine yansıyan feminist analiz ve eleştiri, birçok live-action film ve geçmişteki harika belgeseller gibi benzer bir rol oynayabilir. Filmin geçmişini ve onun tarihi bazen iyi ve bazen de Leni Riefenstahl’de olduğu gibi kötü olarak etkileyip değiştirebildiği gerçeğini unutmayalım. İşlerinizde otobiyografik detaylar yahut aile geçmişinizden izler var mı? Özellikle Body Beautiful ve Affairs of the Art‘ta çok belirgin olarak var. Girls Night Out‘ta yerinde araştırma yapmak için bir Erkek Striptiz Kulübü’ne gittim, bu yüzden aslında Beryl’in karakterine aktarılan benim keşfimdi. Beryl’in karakteri kendi annemle, zamanında öğrenci olduğum okulun yemekhanesinde çalışan çok anaç neşeli bir kadının bir bileşimi. Affairs of the Art’ta Beryl’in oğlu Colin’in karakteri ve takıntıları, büyük oranda Les’in ağabeyi ile büyüdüğü dönemin anılarına dayanıyor. Beryl’in kız kardeşi Beverly, eski bir Mercedes almaya çalıştığımız adamın karısına atıfta bulunuyor. Her ikimiz de büyükannelerimizin ölümleri sırasında oradaydık ve her ikimiz de fabrikada çalıştık – ben turistik hediyelik eşyalar yapan bir fabrikada; Les de hem Girls Night Out’a hem de Body Beautiful’a bilgi kaynağı olan, ekmek ve pasta üreten başka bir fabrikada. Les yazıyor, yapımcılık yapıyor, renkleri tasarlıyor ve bazen sesi düzenliyor. Joanna animatörlük yapıyor ve yönetiyor. Ekibin kendi aranızda çalışmasını nasıl sağlıyorsunuz? Bir formül var mı? 6. sorunun cevabına da göz atın! Birbirimizi çok iyi tanıyoruz ve ezelden beri birlikte çalışıyoruz, dolayısıyla sınırlarımızı ve birbirimizin belirli becerilerini biliyoruz. Aynı şey diğer ekip üyelerimiz için de geçerli. Onlara maksimum desteği veriyoruz ve üstlendikleri rol ne olursa olsun onları olabildiğince üretken olmaya, yaratıcı bir ailenin parçası gibi hissetmeye ve gerçekten de aktif olmaya teşvik ediyoruz. Her ne yapıyorsak işe yarıyormuş gibi görünüyor ve bu düzen kesinlikle devam da edecek. Dijital animasyon teknolojisindeki gelişmelerle aranız nasıl? Çok iyi uyum sağlıyorum ve yeni dijital yazılımın birkaç yönünde uzmanlaştım, özellikle dijital kurgudan oldukça keyif alıyorum. AfterEffects kullanarak filmlerimizi editliyoruz, bu programda henüz tam olarak uzmanlaşmamış olsam da sorun değil çünkü zaten pek çok harika editör tanıyoruz. Ancak dijital bir 2D animasyon yazılımıyla anime etmenin beni hiçbir zaman tatmin edeceğini düşünmüyorum, bir Cintiq’te çalışmayı kağıt üzerinde kurşun kalemle çalışmaya değişemem – bu hiç komforlu olmuyor. Kalem çizgisinin dolaysızlığını ve kağıt üzerindeki kalemin dokunsal hissini özlüyorum. Filmleriniz kendine özgü ve çok güçlü bir seslendirmeye sahip. Filmlerinizde neden Galce dilini kullandınız, oyuncuları nasıl buldunuz? Beryl’in sesini Galler’de keşfettik ve o Gallerliydi, Galce konuşuyordu. Animasyon stüdyolarımız Cardiff Galler’de olduğundan yakın çevremizin yerel aksanlarını kullanmak doğaldı. Welsh ve English Channel 4 TV, 35 yıldır filmlerimizi destekleyip finanse etmekte ve tüm filmlerimiz iki dilde üretilip yayınlanmakta. Filmlerimizde kimi kullanacağımıza karar vermeden önce her zaman tüm oyuncularla bizzat görüşüyoruz ve seçmelere katılıyoruz. Pek çok live action film gözlenen çevreyi, mekanı ve kültürü ekrana yansıtmak için bir dizi aksan kullanıyorken, neden animasyon filmleri de aynı şeyleri yapamasın? Serbest çizgiler, radikal açılar, aşırı ifadeler ile kendi stilinizi nasıl oluşturdunuz? Benim karakteristik çizim stilim son 35 yılda gelişti, ancak kariyerimin başlangıcında beni başarılı kılan nitelikleri her zaman korumaya çalıştım: Mesela çizgilerimi çok akıcı ve dinamik tutmak, maksimum enerjiyi hissetmek ve ifade etmek. Les’in beni çizgileri hissetmeye, çizimlerde maksimum enerji arayışının kanıtlarını bırakmaya ve çizgilerimi cansız hale gelecek kadar sterilize etmemeye teşvik ettiği ilk çizimlerimi her zaman hatırlıyorum. Bakış açıları ve fiziksel açılar açısındansa, her zaman eylemleri vurgulayan ve karakterlerin hayal kırıklıklarını veya duygusal durumlarını ifade eden ilginç ve akılda kalıcı açılar aradım. Sürekli olarak kendi yüzümü ve güvenilir aynalarımı kullanarak yüz ifadeleri ve mimikler üzerinde çalışıyorum ve tüm diyalogları kendim canlandırıyorum, böylece oyuncuları yönetirken gerçekten ne istediğimi biliyor oluyorum. Aslında rolü kendim oynamayı seviyorum, çoğu zaman animatör oluşuma alternatif olarak drama okuluna gidebilirmişim diye düşünürüm. Ben de aksan yapmayı seviyorum, bu yüzden Affairs of the Art‘ta Beryl’in kız kardeşi Beverly’nin sesi oldum. Akademi üyesi olmak nasıl bir şey? Akademi üyesi olmak, meslektaşlarımızla iletişim kurmak ve çalışmak elbette büyük bir onur. Filmleri her yıl değerlendirmek büyük bir sorumluluk ve bunu gerçekten çok ciddiye alıyoruz. 5 ay boyunca kelimenin tam anlamıyla yüzlerce filmi izlemek zorundayız ve film yapımcıları olarak çalışkan, adil ve tarafsız olmayı özel bir görev olarak görüyoruz. Bu oldukça zorlu bir görev. Yazmak, animasyon ve live action için nasıl/nerelerde ayrışıyor? Bu soruyu ciddi şekilde tartıştık ve belki de çok fazla fark yoktur sonucuna vardık. İlk başta animasyon için yazmanın görsel olarak güçlü bir şekilde yönlendirilmesi gerektiğini düşündük, ancak daha sonra live action’ın da büyük ölçüde mizansenin kalitesine bağlı olduğuna karar verdik. Yine de bazı yönler oldukça farklı. Örneğin animasyon filmlerde inandırıcılığı askıya almak o kadar da büyük bir mesele değil. İzleyiciler karakterlerin live action’da yahut belgesellerdeki gibi gerçek kişilerin ve mekanların temsilleri değil; gerçek dışı, yaratılmış, hayali olduğunu zaten baştan biliyorlar. Benim (Les) bir senaryo yazarken yaklaşımım kısa öykü geleneğini takip ediyor. Dolayısıyla açıklayıcı, yoğun, oldukça betimsel ve kendi yaşam deneyimlerimden de fazlasıyla besleniyorum. Senaryolarım genellikle derinlemesine gözlemlenen ve tanımlanan karakter profilleri ile başlıyor. İkimiz de insan odaklıyız ve benim güzel sanatlardan film yapımcılığına uzanan yolculuğum belgeselleri çalışışımla başladı. Kısa öykü formatı örtük yahut gerçek bir anlatıcı gerektirir. Son iki Berly filminde anlatıcı Berly, onun live action kurallarını yıkacak şekilde direkt kameraya bakarak izleyiciye konuşmasıyla bir özgürlük sağlamış oluyoruz. Beryl, Affairs of the Art‘ta ve Dreams and Desires -Family Ties‘daki Video Diary’de bunu yapıyor. Belgesel filmde olduğu gibi sıklıkla dış ses (voice-over) kullanıyoruz. Dolayısıyla usta belgeselcilerden çok fazla bilgi alıyoruz ve etkileniyoruz. Aynı zamanda Britannia filmimizde olduğu gibi hiç diyalog içermeme özgürlüğüne de sahibiz. İlhamlarınız kimler yahut neler? İkimiz için de çok fazla var. Les: Sanat Hareketleri: Sürrealizm, Fütürizm, İzlenimcilik, Dadaizm ve Kavramsalcılık ve Fluxus gibi multimedya hareketleri Luis Bunuel, Fellini, Truffaut, Bergman, Hitchcock, Tarkovski, Scorcese, Eisentstein filmleri Alain Resnais, Don Pennebaker, Fred Wiseman Walter Rutman, Claude Lanzmann, Dziga Vertov, Nick Bloomfield, Asif Kapadia belgeselleri Yeni Amerikan Sineması: Robert Altman, Hal Ashby, Peter Bogdanovich, David Lynch, Francis Coppola. ABD Avangart Sineması: George Kuchar, Maya Deren, Jonas Mekas, Andy Warhol, Stan Brakhage, Kenneth Anger Joanna: Film/Animasyon: Jane Campion, Paul Thomas Anderson, Alexander Petrov, Regina Pessoa, Michaela Pavlátová, Bill Plympton, Alison De Verre, Erika Russell, Jane Aaron, Wendy Tilby and Amanda Forbis, Michael Dudok de Witt, Koji Yamamura Sanatçılar: 7. sorudaki gibi ama aynı zamanda çizgi roman sanatçıları/illüstratörleri Robert Crumb, Posy Simmonds En sevdiğimiz filmlerden bazıları: Oh Willy – Emma de Swaef & Marc James Roels, 2 Sisters – Caroline Leaf Belly – Julia Potts When the Day Breaks – Wendy Tilby & Amanda Forbis Bathhouse – Niki Lindroth von Bahr Who I am and What I Want – David Shrigley & Chris Shepherd Spirited Away – Hayao Miyazaki The Triplets of Belleville – Sylvain Chomet Ryan – Chris Landreth Reci, Reci, Reci – Michaela Pavlátová Carnival – Susan Young Hayalleriniz nedir? Dinamik, ilgi çekici, ilham veren, eğlendiren ve kışkırtan filmler yapmaya devam etmek. Mizah, yaptığımız filmlerin vazgeçilmez ve şenlendirici bir parçası. Animasyonda belki de pek üzerinde durulmayan konular ve temalarla ilgilenerek ve tabii ki dikkat çekici, kalıcı ve hatırlamaya değer filmler üreterek izleyici deneyimini şenlendiriyor oluşumuzla hatırlanmak istiyoruz. | So, what keeps you busy these days? We are working on some new film ideas right now, mainly some extremely some short pieces which we can produce very quickly to give Joanna a chance to recover and unwind from the 6 years period it took to complete ‘Affairs of the Art’ (AOTA for short). A longer idea is a ‘first love road movie’ based on a 13-year-old boy’s lone epic journey to Paris from Wales in the 1950’s by bicycle, to visit his French girlfriend. Another shorter one is called Misheard. Additionally, Joanna and I have short teaching stints and presentations in the UK, Greece, Estonia and various festivals in Europe. We have also to dismantle Joanna’s exhibition in the Welsh Parliament building, the Senedd, which finishes on 6th September. Question 2: Did you know anything about animation in Turkey? We apologize for knowing very little about the Turkish animation industry apart from reading articles such as in Cartoon Brew. It sounds like the commercial aspects, which exploit animation as a genre, are flourishing mainly on TV and mainly Children’s animation but we are not aware yet of any major Turkish figures in Independent Animation – perhaps that is our own ignorance. Welsh animation began with a very commercial Children’s TV series called Superted but then Welsh TV began to fund independent Animators like Joanna and others and the independent animation sector took off, causing many animators to move to Wales and set up small studios there. Wales became known for producing award winning short animated Films and series which gave it a world reputation for producing distinctive animated shorts in both the English and Welsh languages. The films like The Wife of Bath part of the series The Canterbury Tales and the Children’s film Famous Fred were both Oscar nominated and BAFTA winners, which further enhanced the profile of Wales as a centre for high quality Animation. The capital of Wales – Cardiff has two major long-established TV companies –the BBC and ITV, which produce many Live Action television series so Cardiff is regarded as an important Media/TV Centre outside of London. Bristol is also is a world renowned centre for high quality TV with Aardman Animation Studios based there and the BBC’s world-famous Wild Life Film Production centre also located there. Bristol is only a 1-hour drive from Cardiff. What has been the most difficult phase of your career in animation? Two traumatic interruptions created major problems, which we had to overcome and which interfered in my (Joanna) career in a major way. One was a major health issue, which thankfully, I overcame successfully and the other was an incredibly damaging lawsuit we were involved with in the USA, which disrupted both the creative flow and development of our company and ourselves. It was probably one of the worst periods of both our lives – disruptive and traumatic and it almost destroyed our company. What do you love the most about animation? The animation process is multi layered depending on the techniques used and the diverse creative processes employed. It is truly multi media – one of the few art forms that refers to and is informed by a range of diverse arts and continually changing technologies. For me (Joanna) from a very early age, I have been obsessed with the act of drawing itself – the fact that I can take the drawing experience into a range of other medias and bring movement and life to them is for me the most wonderful of experiences. It’s such an expressive, captivating and dynamic activity, which I love intensely and the fact that the audiences for animated films is so diverse and universal, further extends my love of the medium. I can’t imagine myself doing anything else, it is almost instinctive now and seeing audiences react positively to our films is really fantastic and uplifting. As everybody knows, I still work with pencil on paper, for me this simple basic tool is an extension of my thinking and a supremely natural process now – it’s a particular kind of love affair…. How do you think animation may be supported or the industry and independent filmmaking may flourish? As mentioned previously state involvement with the commercial animation industry and the independent animation community is crucial to it’s development. Support through company or government grants, scholarships and commissions is essential to encourage new young animators to produce highly creative, expressive and challenging work which will foster a dynamic industry as well as showcasing Turkey itself by increasing the identity and distinctive culture of the country universally. Turkey is a big country with a very large population, if small countries like Estonia and Wales can create dynamic, distinctive and enduring animation cultures it should be infinitely easier for Turkey with it’s huge population and economic power to do the same as it has done to a degree with it’s film industry. What makes it fun and worthwhile to make animations with female characters and about women stories? Being a woman, I cannot imagine dealing with a subject other than from a female perspective and peopled by very strong and memorable female characters. The fact that Les writes the scripts may seem strange but we work very intimately together and have done since the mid 70’s so it is a very smooth and creative relationship and we exploit each other’s complimentary observational and comedic skills to great advantage. We are both great observers of people of both sexes and we both have similar sense of humour. The fact that my first film Girls Night Out involved a group of working-class young women, working in ordinary factory jobs and enjoying a visit to a male strippers evening broke the mold and set the tone for the development of the strong female character of Beryl and her young woman friends. At that time independent animation was incredibly sexist and male dominated – titillating and clichéd views and illustrations of submissive, demeaning female characters in minor roles in short films and in especially in TV commercials. Most of our films have featured very strong memorable female characters turning the tables on sexist males and using humour as an essential central element. When we develop characters for any of our films our observational research is intense and extensive both visual and written. Les writes very detailed and descriptive character profiles and I do many detailed drawings of characters using the written descriptions and my own drawings as a basis for development– the result is an amalgam of the two, which become the characters in our films. The film narratives are peopled by these characters and the settings are usual everyday events or situations with the central female character of Beryl obsessively striving to achieve ambitious goals e.g. winning a male Body Beautiful contest, making a ‘progressive, avant garde’ wedding video, and becoming a Hyper Surrealist Artist. We both enjoy the whole production process from initial ideas to finished film and it’s so pleasing to meet audiences and especially young female animators who appreciate what motivates us to produce films from a female perspective. When we look at your works from feminist-oriented perspective of representation, your works occupy a gorgeous place. Besides reversing “manstream” stories, the female bodies you draw challenge the understanding of beauty imposed by patriarchy, and challenge the idealized female body image idealized by patriarchy and the dominant male gaze. We already see this in the narrative in Body Beautiful. Generally, we can see audacious and free images of women in your works. These imperfect, living female bodies may remind us of Portuguese feminist painter Paula Rego’s female body drawings. Who are the feminist painters or illustrators you inspire while creating your works. As well as Paula Rego’s work there are quite a few woman artists who excite and inspire us/me beginning with women like Italian Baroque painter Artemisia Gentileschi who’s painting show such strong women. Mary Cassatt and Berthe Morisot who simply managed to survive the almost exclusively male dominated world of the French Impressionist period at the end of the 19th century. Frida Kahlo for her passion and determination to express herself despite her health. I also love the shocking and often disfigured bodies in the paintings and drawings of contemporary British artist Jenny Saville. Besides these female artists I have been very influenced by the works of Francisco Goya, Peter Paul Rubens, Edward Degas, Honoré Daumier, Diego Velázquez and Henri Toulouse Lautrec. Question 8: Showing the inside of the house/ the domestic interiors in your works is also a conscious choice. For example, the presence of a woman washing dishes is shown inside the house, these are moments that can easily be cut out in the editing of a mainstream (manstream) movie. What does it mean to you to draw and represent these moments? It’s quite obvious that most of the Beryl films use working class people as the major characters. It follows therefore that the settings – the spaces that these characters occupy, are going to be typically working class as well and that the activities undertaken there will be normal domestic chores and activities usually undertaken by women i.e. washing dishes, cooking, watching TV etc. This was true in Girls Night Out but changed in the second Beryl film Body Beautiful when husband Ifor is seen vacuuming the carpet as Beryl returns from working at the factory. There are there are factory interiors and backgrounds in Body Beautiful and in Dreams & Desires Family Ties there are significant church interiors but I think it’s obvious by the minimal quality and repetitive nature of the backgrounds, in most of the Beryl Films that these elements are down played. The human body is what Joanna is really obsessed with not the environment in which they exist, so if she can get away with just hints of minimalist backgrounds then she’s satisfied. This is always a source of miner friction between us! One of the reasons that Britannia is Joanna’s most successful film is because there are no backgrounds in it, apart from the opening sequence, so all of her creative energy and effort went into the drawing and the animation which is the most dynamic that she’s ever done. Starting from the questions raised by feminist historiography and feminist cinema such as what counts as history and who will be considered historians, and by considering filmmakers as historians, as Rosenstone claims. Do you think animation as a mode of production can play a role in establishing new historical narratives, and alternative historical narratives? Of course all reflective and creative Art forms play a part in informing, influencing and sometimes changing historical narratives and perspectives and Animation as a mode of production is no exception, so of course Feminist analysis and critique reflected in powerfully creative animated films can play a role just as it has done in many live action films and past great documentary films. Let’s not forget the past history of film and it’s power to change or influence history for the good or sometimes unfortunately for the worst i.e. Leni Riefenstahl. What are the autobiographical details in your works or traces from your family history? These are very obvious especially in Body Beautiful and Affairs of the Art. In Girls Night Out I went to a Male Stripper Club to do on the spot research, so in effect it was my revelation transferred into Beryl’s character. Beryl’s character is a composite of my own mother and a very maternal cheerful woman who worked in the College refectory where I was a student. In Affairs of the Art the character and obsessions of Beryl’s son Colin is based very closely on Les’s memories of growing up with his older brother. The Character of Beryl’s sister Beverly is based on the wife of a man we were trying to buy an old Mercedes car from. Both of us were present at the death of our Grandmothers and both of us worked in factories – me in a factory making laxatives and tourist souvenirs and Les worked in a bread and cake factory, which informed both Girls Night Out and Body Beautiful. Les writes, Produces, Colour Designs and sometimes Sound Records, Joanna animates and Directs. How do you make the team work amongst yourselves? Is there a formula? See also answer to Questions No 6 We know each other very well and we have been working together for an eternity so we know our limitations and recognize each other’s particular skills, and it’s the same for our crew members – we give them maximum support and encourage them to be as creative as possible whatever roles they take and we encourage them to feel part of a creative family and to be really active. Somehow it seems to work and it will surely continue in the future. How are you getting along with the improvements of digital animation technology? I’m adapting very well and have mastered quite a few aspects of the new digital software and I particularly enjoy digital editing. We composite or films using AfterEffects, which I’ve not yet mastered but we know so many great compositors it’s not a problem. However I don’t think animating with digital 2D animation software will ever satisfy me, I simply can’t substitute working on a Cintiq for pencil on paper –I’m just not comfortable working that way. I miss the immediacy of the pencil line and tactile feel of pencil on paper. Your films have unique and very strong voice acting. Why did you use the Welsh language in your films, how did you find the actors? We discovered the voice of Beryl in Wales and she was Welsh and spoke Welsh too and our animation studios are in Cardiff Wales so it was natural to use the local accents of our immediate environment. Welsh and English Channel 4 TV have supported and funded our films for 35 years and all our films have been produced and broadcast in the two languages. We always interviewed and auditioned all the actors personally before deciding who to use in our films. Just as many live action feature films use a range of accents to reflect the observed environment, location and culture on the screen, why shouldn’t animated films do the same things when appropriate? How did you create your own style with free lines, radical angles, extreme expressions? My characteristic drawing style has developed over the last 35 years but I’ve always tried to maintain the qualities that made me successful at the beginning of my career i.e. keeping my drawing line very fluid and dynamic, feeling for the maximum energy and expression in them. I always remember my first drawings done with Les when he encouraged me to feel for the line and to leave evidence of the search for the maximum energy in the drawings and not to sanitize the drawing lines to the point where they become lifeless. In terms of viewpoints and angles I’ve always searched for interesting and memorable angles which accentuate the actions and express the frustrations or emotional states of the characters – I practice those facial and expressions constantly using my own face and my trusty mirrors and I act out any dialogue myself so that when I direct actors I really know what I want– I actually love performing myself, I often think I could have gone drama school as an alternative to becoming an animator. I love doing accents too so I became the voice of Beryl’s sister Beverly in Affairs of the Art. How is it to be an Academy member? Obviously it’s a great honour to be an Academy member and to be able to communicate and work with your peers. Judging the films each year is a huge responsibility, which we take very seriously indeed- we have to watch literally many hundreds of films over a period of 5 months and as filmmakers we feel a special duty to be diligent, fair and unbiased. It’s a very tough assignment. How does writing for animation and live action differ? We debated this question heavily and we concluded that perhaps there isn’t much difference. At first, we thought writing for animation needs to be strongly visually orientated but then decided that Live Action also depends heavily on the quality of the mise en scene. However certain aspects are quite different for instance ‘suspending one’s disbelief’ isn’t so important in Animated film as the audiences know that the characters are unreal, invented, illusory to begin with and not actual cinematic representations of real people and locations which exist in the Live Action cinema or Documentary Films. When I (Les) write a script, my approach follows the convention of short story narrative so it is descriptive, condensed and very visual because of my Art background and heavily informed by my own life experiences. My scripts often begin with intensely observed and described character profiles – both of us are people orientated and my journey into filmmaking from Fine Art began with studying documentaries. The short story format necessitates an implied or actual narrator- in the last two Beryl Films she is the narrator and we exploit the freedom to have her talking directly to camera and to audiences breaking the conventions of live action cinema. Beryl does this in Affairs of the Art and very much so in the Video Diary in Dreams and Desires -Family Ties. We often use off screen voiceover too as in documentary film, so we are very much informed and influenced by the great documentary film makers as well as having the freedom to have no dialogue as in our film Britannia. Who or what are your inspirations? There are many for both of us. Les: Art Movements: Surrealism, Futurism, Impressionism, Dadaism and Conceptualism and multi media movements like Fluxus The Films of: Luis Bunuel, Fellini, Truffaut, Bergman, Hitchcock, Tarkovski. Scorcese. Eisentstein. The Documentary Films of: Alain Resnais, Don Pennebaker, Fred Wiseman Walter Rutman, Claude Lanzmann, Dziga Vertov. Nick Bloomfield, Asif Kapadia. The New American Cinema of: Robert Altman, Hal Ashby, Peter Bogdanovich, David Lynch. Francis Coppola. The US Avant Garde Cinema: George Kuchar, Maya Deren, Jonas Mekas, Andy Warhol, Stan Brakhage. Kenneth Anger. Joanna: Film/Animation: Jane Campion, Paul Thomas Anderson, Alexander Petrov, Regina Pessoa, Michaela Pavlátová, Bill Plympton, Alison De Verre, Erika Russell, Jane Aaron, Wendy Tilby and Amanda Forbis, Michael Dudok de Witt, Koji Yamamura Artists: as in question 7 but also comic artists/illustrators Robert Crumb, Posy Simmonds Some of our favorite films: Oh Willy by Emma de Swaef and Marc James Roels, 2 Sisters by Caroline Leaf Belly by Julia Potts When the Day Breaks by Wendy Tilby and Amanda Forbis Bathhouse by Niki Lindroth von Bahr Who I am and What I Want by David Shrigley and Chris Shepherd Spirited Away by Hayao Miyazaki The Triplets of Belleville by Sylvain Chomet Ryan by Chris Landreth Reci, Reci, Reci by Michaela Pavlátová Carnival by Susan Young What are your dreams? To carry on producing dynamic, interesting and films which inspire and entertain and provoke. Humour is an essential and uplifting part of the films we make and we want to be remembered for enriching the audience experience by dealing with issues and themes perhaps not often focused on in animation and of course by producing brilliant, enduring and memorable films. |